Sanırım vakti gelmişti… yıllar olmuştu o beni ben onu 1 mor ufuklu sahilde bırakıp gideli…
Yazmanın 1000 türlü hali var, bunu ancak yaşamayı beceremeyen, böyle 1 cümle görünce ürperenler bilebilir.
Sürekli yağan yağmur mu beni buna geri dönmeye itti, yoksa bacağımdan kopup giden ben’i bilmiyorum. Sanırım o ben kopup giderken, sadece ilahi sona ait yolumu kısalttı. O yüzden o ben koptu ve yeniden çıkıyor şimdi, büyüyerek. Sızlayarak, kaşınarak, yolmak isteyerek, ben hep buradayım ve ölüm sırtında diyerek. Sanırım o ben beni yakında tamamen ele geçirecek.
Yaşamak için acele etmek gerek demişti, R.B… Ki ben ona özenip ilk romanımı 29 yaşında yazacaktım. Şimdi vurdun bir otuz kusur kıyısına. R.B dediysek Barthes değil, Bradbury. Sıkı şair…
Ateş ve Buz’daki göl kıyısındaki hayalet öyküsünü yazan adam. Kozmos izin versin hala hayatta olan adam gibi adam…Boşluğa savrulan düşlerden sonra yine dönüyorum, sevgili Ece’nin dediği gibi mıh gibi yalnız, o öykü kasabasına.
Gerçekçi 1 gerçeküstü öykü…Yakında burada, sanırım paça parça, bilmem kaç kısmı tekmil, sergüzeşt bir facia…
Dostlarımın ve o güzel insanların sevdiği öyküleri anlatmak, istediğim şey sadece bu.
bay persembe
hikaye defteri: http://erektesiir.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder