RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

28 Eylül 2010 Salı

André Breton


André Breton

Ölümü / 28 Eylül 1966

''Başlamışsak bitirmeliyiz umutsuzluğu !''

simyasal-poetik-terörize-erotik
gerçeküstü eylemlerimizle
ve sonsuzca


.

Herbert Marcuse ve Sürrealist Devrim - 3


1978 yılında Milwaukee'de düzenlenen Uluslararası Sürrealist Sergi'nin
Histerinin Yüzüncü Yıl Dönümü katalogunda "Marcuse'in ilkesel
eserlerinin, sürrealizmin eleştirisi için yapılan tüm katkıların
üzerinde tutulması gerektiği" fikrimi belirtmiştim. Sürrealist düşünce
yoluyla devrimci düşüncenin en üst noktaya ulaştığını düşünenlerin de
göremediği ve kabul etmekte zorlandıkları şey, sürrealizmin
perspektifi ve Marcuse'in görüşleri arasında en azından çok yakın bir
bağ olduğudur, kendisinin de burada yayınlanan ilk mektubunda ifade
ettiği gibi. Marcuse'in sürrealizmle karşılaşması, iki yönlü bir
caddede olmuştur. Marcuse'in Hegel'i kavrama ve yorumlama konusundaki
hakimiyeti, değilleyerek düşünmenin gücü üzerine tutkulu
örneklemeleri, baskılayıcı mantık üzerine eleştirileri, Freud üzerine
aydınlatıcı araştırmaları, artı İhtiyaten Baskılama ve Baskılayıcı
Süblimleşme mefhumlarını literatüre kazandırması, Karl Popper gibi
Neo-Freudyen revizyonistlere ve conformist düşünürlere karşı maharet
dolu tartışmaları, özgürlükçü Marxist görüşleri her zaman şairane
olmuştur. Bunlar, sürrealizmin altmışlarda ve yetmişlerde özellikle
Amerika başta olmak üzere birçok ülkede gelişimine katkı sağlamış
önemli etkenlerdir. Marcuse'in Tek Boyutlu Adam'da tüketim kültürüne
karşı tüm gücünü kullanarak gerçekleştirdiği saldırıları, Paris'te
1965-66 yıllarında gerçekleşen Uluslararası Sürrealist Sergi'nin
teorik zeminini oluşturmuştur.

Kendi araştırmalarına soktuğu sürrealist içerik ve sürrealist akımla
olan dayanışması, bizi onunla irtibat kurmak konusunda kararlı kıldı.
Mektuplaşmalarımız, bizim de Marcuse'in de 1971 Kasım'ında New York,
Buffalo'da gerçekleşen İkinci Uluslararası Telos Konferansı'na davet
edilmemiz ve kendisiyle bir görüşme yapmamıza önayak oldu. Telos
dergisi etrafında fikren toplananan bazı öğrencilerin, kendisini bize
karşı kışkırtmasına rağmen (Telos grubunun editörlerini Stalinist
Geors Lukacs'ı putlaştırmakla ve konferansta saçma bir politik çizgi
izlediklerini söylememiştik) kendisiyle buluşmamız, arkadaşlık
ilişkilerimizi pekiştiren ve çok daha ileri düzeyde haberleşmemize
vesile olan son derece dostane bir sıcaklık ve memnuniyetle
gerçekleşti.

Bu ileri düzeyde haberleşmeye vesile olan ve kendisine yönelttiğim
önemli sorulardan biri şuydu:

"Sürrealizmin bugün ve yarınlarda uygulanabilirliği konusunda
tahminleriniz nelerdir?"

Marcuse'in bu soruya yanıtı güçlü ve provokatiftir. Mektupları militan
bir savunma gibidir, daha azı değil. Sürrealist çabanın burjuvazinin
ve yeri geldiğinde Markzism'in eleştirisi olarak, devrimci karakterini
ortaya koyar. Sürrealizmin güncel pratiğinin uygulanabilirliğini,
Post-sürrealist eğilimlere karşıt bir yaklaşımla cesurca ortaya koyar.
Sürrealizmi herhangi bir eleştirmen gibi sanat tarihinde bir eski
olarak kavramaktansa, zarif bir biçimde sanat tarihini sürrealist bir
anlayışın içinde kavramaya ve sanat ve devrimin bugününü fark edilir
şekilde sürrealist bir terimsellikle, şaşırtıcı şekilde sorgular. Bunu
yaparken sadece geleneksel eleştirel yaklaşımlardan radikal bir
şekilde ayrılmakla kalmamakta, bilakis radikal bir biçimde orijinal
sürrealist dürtüyü taşımakta ve bunu bir standart olarak kabul ederek
devrimci sanatın güncelliğinin olasılığını değerlendirmektedir.

Eleştirmenlerin dünya çapında sergilediği ve paylaştıkları yanlış
anlayışa karşın, sürrealizm hiçbir zaman kendini bir 'tarz' olarak en
ufak biçimde dahi diğer ekollerin önüne koymamış, daha ziyade her
bireyin kendi kendi hakiki tarzını ve yaratabileceğini ve aynı zamanda
avantajlı bir konum yaratarak her tarzın değerini yükseltebileceğini
öngörmüştür. Breton'un Courbet, Seurat, Van Gogh, Matisse, Derain,
Braque, Kandinsky, Edward Hopper, Zola, Francis Viele Griffin, Stuart
Merril, Rene Ghil, O. Henry ve Thomas Hardy'e - ki bu yazar ve
sanatçılar genel olarak sürrealist tanımlamada olan kişiler değildir -
olan büyük ilgisi, bu argümanı kanıtlamaktadır. Bu daha geniş
sürrealist vizyonu anlayan Marcuse, sadece Breton'la olan önemli fikir
birliğini göstermekle kalmamakta, aynı zamanda bu konularda görüş
bildiren Marxist'lerle olan tümden anlaşmazlığını da ortaya
koymaktadır.

Gerçekten de sürrealistler çok nadir tarz hakkında konuşurlar. Aslına
bakılırsa bu terminolojiden uzak durmakta, akademik estetik yerine
dilin ve dilin getirdiği canlılık ve ilhamın üzerine daha fazla vurgu
yapmaktadırlar. Marcuse ve bizim termonioloji açısından yaşadığımız
uçurum, kendisiyle olan tartışmamıza mani olmaktadır. 1973 yılında
bize olduğu gibi, şu an birçok okura tuhaf gelecek olan, Marcuse'in
soruma karşın, Marksist estetiğe karşı bir tartışma başlatmış
olmasıdır. Bu durum, bir bulmaca gibiydi ve çözmemiz de çok uzun zaman
aldı. Marcuse'in sürrealizmi belli bir noktaya kadar destekleyen
görüşleri, Marksizm ve sürrealizmin birbirine uygunluğu konusundaki
eleştirilerinden ötürü, kendisine olan ilgimizi dağıtmıştı. Görünüşe
göre bizler devrimci nutuklar atan düşüncesiz insanlardık. Fakat bize
yöneltilen bu eleştiriyi anlama eğilimindeydik. Marcuse'in böylesi
dolambaçlı bir yaklaşımda bulunması, eğitim yaşantısından gelen bir
içgüdünün yansıması mıydı?

(Devam edecek)

26 Eylül 2010 Pazar

1953, friends...


André Breton, Wolfgang Paalen, Marie Wilson und Benjamin Péret in St.Cirq Lapopie 1953, Foto Elisa Breton (Estate André Breton, Paris)

23 Eylül 2010 Perşembe

Tophane'nin Ardından

Sakince düşünmek lazım, her ne kadar pratiğin sancısı sıcaksa da…

1-Tophane’de dün yaşanan şiddet, uzaktan kumandalı kepenklerle önlenmiş büyük bir linç hareketidir. Faşist bir saldırıdır ve sistemin belli bir yere kadar ‘bırakın yapsınlar, bırakın etsinler’ diye serbestleştirdiği Beyoğlu ya da ‘kitleden ve mahalle baskısından uzak’ kendi içinde eyleyen Kadıköy ise, sadece şu an için çemberin dışındadır. Sustukça kapanacak bir çemberdir, her tür karşı-devrimci yıkımı, sağlamaya katması gereken…

Son yıllarda sürekli baskılama altındaki alt kültür kendini zincirinden boşalmalar, minör patlamalar, çığrından çıkmalar ile ifade eder hale gelmiştir-bu uzun ayrı bir tartışma konusu kanımca- ve Hafriyat Karaköy deneyiminden beri bu tip açılışlarda-performanslarda-konserlerde kitlesel olarak kendini göstermektedir.

Situasyonist Enternasyonel ya da daha güncel toplumsal hareketler bazında sokağın radikal kullanımı-işgali-geçici otonom alanlar yaratılması sorununa parmak basan el sayısı çok sınırlıdır ve gündeme alınmamaktadır. güncel söylemler-politikalar ve onun kodları dışında; güncel sanata a-politiktir. Sahaya inmemiştir, ineni de görmezden gelmiştir

2- Tophane linç hareketi, iktidarın dışa açık neo-liberal yüzü(ki burada bölgenin kentsel dönüşümü, sanatsal soylulaştırılması) ile içe dönük sözde 'dinci' yani milliyetçi-muhafazakar yüzünü bir arada yürütmeye yönelik mutant projesinin, içten patladığı an'dır.

3-

‘Sonuçta acıma temeli üzerinde, hep birlikte toplumsal sefaletle bir antlaşma imzalarlar. Toplumbilimciler zavallı biçimde konuşurlar ve zavallılar toplumbilimsel bir biçimde konuşmaya koyulurlar’… Yeni Aydınlar Düzeni, her yerde Yeni Dünya Düzeni’nin açtığı yolları izlemekte. Başkalarının felaketi, sefaleti, acıları her yerde hammaddeye ve ilk sahneye dönüştü. İnsan haklarıyla bezenmiş mağduriyet, iç karartıcı tek ideoloji gibi’ J. Baudrillard

Saldırı ardından mahalle dokusunu, hassasiyetlerini düşünmek, uzlaşmak gerek-diyen, neredeyse Müslüman mahallesinde salyangoz satmayalım diyen sol-tandaslı sesler gelmesi bana; rahmetli Baurillard ustanın Bosna katliamı sonrası karşılıklı iletişim-duyarlılık-ötekini anlamak temelli teorik zemine (ki Sontang’dan, Bourdieu’ye geniş bir aydın korosuna) karşı gözüpek saldırısını hatırlattı.

BİZİM BU TOPLUMLA, ONUN DİNSEL, MUHAFAZAKÂR, MİLLİYETÇİ DEĞERLERİYLE UZLAŞACAK HİÇ BİR AÇIMIZ YOK!
Toplum düşmanı etkinlikler laf olsun diye yapılmadı!

4-

Çöl büyür vay haline çöl barındıranın-Nietszche

Güncel sanat, gerçeğin çölüne hoş geldiniz!
Bizim ziyaretçilerimiz Türkiye’nin en elit kesimidir-Outlet galerisinin sahibinin söylediği bu sözler, sanat piyasasının gerçeğin çölünü idraktan uzak olunduğunun delilidir. 2010, kentsel soylulaştıma, güncel sanat piyasası star arıyor-yaratıyor-dışa açılıyor; peki ya sonra?

Ama handikap büyük; sanatçıya kendini ifade edecek alan lazım, alanlar ise hep kapitalin elinde. yeni ve gerçekten 'açık' gerçekten 'instiyatif', otonom alanlar yaratmak gerek. dünün en özlü özeti, sanırım bu yakıcı hep üstü kapanan ihtiyaç.

Diğer tarafta istim üstünde hazır, sözde ‘dincifobi’ üzerinden örgütlenenen ve her şeyi kendine malzeme eden UPSD ve Ergenekon saz heyeti var.( ki hiçbir platformda söz hakkı verilmemeli)

Ama güncel l sanata genel bakarsak; Maltepe’de Kartal’da kentsel dönüşüm hamlesine karşı ne yaptık? Taşınabilir sanat projeleri, sanat limanları yıkılan kondulara ağıt mıdır?

Erkan Doğanay ise şunu sordu bana : elitlerle yalnızca Tophane halkının değil elit olmayan herkesin sorunu varsa...


5-
Yazık ki o topluma kahramanlara ihtiyacı var-Brecht

organize tedbirler ve reflekslerle cevap vermek artık tamamen akıllardan, belleklerden silinen birşey mi? Diyen Parça Tesirli ve gönüllü koruma grupları oluşturulabilir- diyen Hakan Akçura dışında direniş, sivil itiaatsizlik çağrısı daha duyulmadı. peki ama steril alanda politika yapan genel güncel sanatın sahaya artık inmesi –mecbur-gerekmez mi?

Çünkü saha linç etmek için kapıya dayandı!

Bay Perşembe

19 Eylül 2010 Pazar

Köprü: Bir Kolaj

çanlar..

8 Eylül 2010 Çarşamba

Sade Markisi için Sunak



Sade Markisi için ruhsal sunak: etin delilik ikliminde...

Enstalasyon: Onston
Müdahale: Bay Perşembe

Hindistancevizi Yenebilecek 1 Meyva Değildir!



Action, çizim, dijital kolaj ve Enstalasyon: OnstOn

6 Eylül 2010 Pazartesi

Herbert Marcuse ve Sürrealist Devrim - 2


Marcuse'in daha önceki çalışmalarına kıyasla 'Özgürlük Üzerine Bir
Deneme' de (1964) devrim için özel bir sürrealist program öne
sürüyordu. "Politik pratiğe rehberlik edecek eleştirel teori hala çok
geride" tespitini yaparken, "İşgücünün büyümesi, insan özgürlüğünün
olanaklılığı için öngörülürlüdüğünden öte ve farklı imkanlar ortaya
koyuyor" fikrini ortaya sürmektedir. Andre Breton'un 1940larda Üçüncü
Manifesto'ya yazdığı önsözde, Arcane 17'de ve Charles Fourier'e
Övgü'de de belirttiğine benzer olarak Marcuse da şimdi meydan okuyan
bir ütopik hayalperestlik dalgasının gerekliliğini öne sürmekte ve
bunu yaparken de hayalgücünün özgürleştirici ve eleştirici etkisini
vurgulamaktadır.

'Yeni bir hassasiyetin kökeni'nden şöyle bahsediyor:

"Ütopik sosyalizm kavramı ki özgürlüğün gereksinimlerin bölgesine
girişini öngörür, nedensellik ve gereksinimlerin birlikteliğini ve
ayrıca özgürlükten gelen nedenselliği gerektirir. Birincisi, Marx'tan
Fourier'e geçiştir; ikincisi ise realizmden sürrealizme. Ütopik bir
kavrayış mı? Fransa'daki Mayıs ayaklanmalarının nedeni, nitelik olarak
farklı bir hayat için değerlerin farklı değerlendirilmesi için güçlü
bir isyankarlığın var olan tüm toplum katmanlarını değiştirmesine
sebep olan 'idee neuve' (yeni fikir) dir ki bu büyük, güçlü ve
dönüştürücü bir güçtür. 'Jeunesse en Colere' (Kızgın Gençlik)
graffitisi, Karl Marx ve Andre Breton'a katılmıştır. Bu yeni hassasiyet,
politik bir güç olmuştur.

"Bu yeni anti-otoriter ayaklanma, radikal bir değişime açılan yeni bir
boyuta ve sabitleşmiş toplumlardan nitelik olarak ayıraşan yeni bir
sosyalist görüşe işaret ediyor mu?" şeklindeki bir soruya da şu
şekilde yanıt vermiştir:

"Eğer hayalgücünün doğruluğu ve gerçekliği politik hareketin talebi
haline gelirse, eğer bu sürrealist protesto ve reddediş bütün
harekette yayılırsa, şu an görünüşte çok ehemmiyet arz etmeyen bu
gelişme, ileride kökten değişiklikler getirecek bir duruma
dönüşebilir. Topyekün bir karakteri olduğunu düşündüğümüz bu politik
protesto, yeni bir boyuta erişebilir ki bu estetik bir boyuttur ve
esasen apolitiktir. Ve politik protesto, bu yeni boyutta aktif hale
gelir ki temele inmiş ve organik hale gelmiş olur. Baskılayıcı
mantığın diktasına karşı insan duygularının başkaldırmasıdır bu ve
bunu yaparken de duyulardan kaynaklanan hayalgücüne başvurmakla olur."

Yani Marcuse, "Baskılayıcı mantığın sınırlarının ve gücünün ötesinde,
duygular ve mantığın yeni bir beraberliğinin yani radikal bilinçle
duyguların armonisinin gelişebileceğinin olası olduğunu" iddia ediyor.

"Mantık ve duyguların birlikteliğinden ortaya çıkan hayalgücü,
gerçekliğin yeniden insaşında rehberlik edecek başarılı ve pratik bir
güç olacaktır. Dünyanın bu mantık yoluyla değişmesi, gerçekliğin
estetik bir duygusallığa dönüşmesini sağlayabilir. Böylesi bir dünya
tam anlamı ile cisimleşebilir, insan özlem ve gücünün, doğanın
objektivist determinizmine bir gerçekliği olarak dahil olabilir. Doğa
vasıtasıyla nedenselliğin rastgeleliği ve özgürlük vasıtasıyla
nedensellik... Andre Breton bu fikri sürrealist düşüncenin merkezine
koymuştur. Onun objektif şans kavramı, iki illiyet bağının birleştiği
ve bir olayı meydana getirdiği düğümü belirlemektedir.

Bir kez daha Peret'ten Şairlerin Alçaklığı'nı zikrederek fikirlerini
neticelendirmektedir:

"Şairin tamamen anti-konformist olduğu bir sürrealist tez, devrimin
anlambilimsel unsurlarını şairane bir dilin içinde bulmaktadır.
Sürrealist tez, materyalist terimlerinden vazgeçiyor değildir; ama
kültürel gelişim ve materyal gelişimin birbirinden izole edilmesini
protesto etmektedir ki bu durum sonralananın öncelenene teslim
edildiği ve devrimini özgürlükçü olasılıklarının inkar edilmese de
indirgendiği bir süreçtir.

Üç yıl sonrasında, yani 1972'de 'Karşı Devrim ve İsyan(Ayrıntı Yay.)' adlı eserinde
Marcuse, sürrealist devrimin başka açılarını da vurgulamaktadır:

"Doğanın, doğaya ve dolayısıyla insana zarar veren sömürücü toplumlara
karşı mücadelede bir müttefik olarak keşfedilmesini - ya da tekrar
keşfedilmesi - sıcak bir şekilde karşılıyoruz. Doğanın özgürleştirici
güçlerinin ve özgür bir toplumu yaratmaktaki rollerinin keşfi, sosyal
değişimde yeni bir güç haline geliyor."

Bu mektuplaşmaların erken dönemlerinde - ki kendisi hala kitabını
yazmaktaydı - su götürmez bir şekilde şunları da beyan etmiştir:

"Hayal, değişim için bir unsur olmalıdır; insanlığın halini düşlemek
için değil. Politik bir güç haline gelmelidir. Eğer sanat, tarihsel
bağlamda özgürlüğün hayalini kurarsa, hayallerin olumlanması yoluyla
devrim olasıdır. Sürrealist program, her zaman geçerli olmalı."
(sürecek)

Çeviri: Onur Erbaş

5 Eylül 2010 Pazar

sus işareti

oysa sevgi vardı..

Akıl Hükümdarlığını Bertaraf Etmek-Serdar Aydın

Sanat yapan insan yalnızca dışa dönük iletişimsel anlamların aktarılmasını amaçlamaz aynı zamanda içe dönük (kendi kendine) bir aydınlanmanın peşindedir. Kendi bilişsel doğasının ötesine geçmeyi, kendi aklının sınırlarını aşmayı ve Tanrısal... esinin, kendisi için sıradan olmayan bir biçimde, muhataplığını da hedef alarak çalışır. Sanat üretimini ‘Dilde’ meydana çıkacak anlamlara açık bir eylem olarak gerçekleştirmek ve sanata bu açıdan da bakabilmek sanatı bir anlam daralmasından koruyacaktır. Zira sanatı hayatın içine almak ancak onu anlamları zenginleştiren yönüyle ele alarak mümkün olabilir.

Sürrealist sanatçıların, yerleşik değerlerin sahipleri tarafından tahayyül ve telaffuz edilemez şeyleri bir araya getirerek yapmaya çalıştıkları, o güne kadar kanla ve yalanla kurulmuş bir ‘akıl’ hükümdarlığının bertaraf edilmesinin yanı sıra, anlamın sonsuz olasılıklar evreninde aktif-üretken bir doğanın içinde serbestçe dolaşımını sağlamaktır. Şeylerin gerçeküstü bir araya getirilişlerinde gayeyi, tek taraflı olarak, yalnızca toplumsal bilincin ezberini bozan, toplumun kanaatlerine saldıran dinamitleyici nitelikleriyle değerlendirmek, eylemin üreticisine dönük inisiyatik karakterini yok saymak yapıntıyı uçsuz bucaksız bir alanda sürrealist bir menzil olmaktan çıkarıp sürrealizmi bir kaleye yöntemi de kısa menzilli bir silaha dönüştürür.