senin üzerinden kimler geçti bilmiyorum.
sen de benim üzerimden geçenleri...
şimdi senden bir şarkı dinliyorum. birşeyler için karar vermeye çalışıyorum.
o zamanlarda boş apartman bakardık ankara'nın ortasında hatırlıyor musun ?
ya da bir apartmanın asansörünü son kata çekip durdursak diye düşünürdük...
Kızılay'ın ortasında ve heykellere karşı sevişmek isterdim oysa...
Ama böyle birşey için çok şeyi yıkmak lazım bilsen...
Kaldı ki sanırım ben sevmeyi unuttum.
Bu pazara hiç düşmek istemeyen zihnimi dolduran anılar bile tutamıyor şimdi beni. Gergin bir zemberek gibi kuruldukça kuruluyorum, silahlanıyorum...eski bir şarkı geliyor, eski bir yüz geçiyor yanımdan.
federico fellini'den anımsıyorum var göz bebeklerimde ve göç sarısı bir bira ellerimde...
Belki bugün belki yarın burdan giderim,zihnim de gelir kaçışsız...
Bir gün tekrar sevebilirim belki,o zaman Kızılay'ın ortasında buluşuruz seninle, elimizde silahlar olur, etrafımızda cesetler.
Sana söylemiştim derim, onları öldürmeden bir devrim yapamayız. Bazılar için kemikleşmiştir aşk, kurtulamazlar kendini nesneleştiren nesnelerden, çünkü sevişmeksizin geniş bozkılarlara karşı ya da meydanlardan sokaklara doğru nefesleriyle harıl harıl...
ne şehri ne bozkırlarıkuşatamaz insan,acele etmemek lazım,asansörlere sıkışmamak,cemal süreya ağzıyla doyasıya sevişmek lazım.artık çok yalnızım ve hiçbir kimsenin diline deymiyor dilim.bambaşka bir dil kurmaya başladım, kurmalıyız da biliyorsun başka türlüsü mümkün değil.eski bir şarkıda, devrimin ısındığımız bir sabahında buluşalım,
Kızılay'da, birbirimizi tanıyamama ihtimalimiz var, unuttukları bedenlerini sevişerek anımsamaya çalışanlar arasında;
bu yüzden, yüzünü aç,
şimdi sana en devrimci parolamızı söylüyorum:
"aşk, silahlanarak..."
Ozan Durmaz
1 yorum:
bir ihtimal olarak sonsuzluk.. evet, aşk silahlanarak..
ama hep mıh gibi yanlız, geberircesine...
mr. p.
Yorum Gönder