KARŞI
Bir kent kuracağım size paçavralarla!
Kuracağım size harç koymadan, ölçüp biçmeden
Yok edemeyeceğiniz bir yapı,
Bir köpüren belirginlikle
Dayanacak ve şişecek, burnunuza anıracak bir yapı,
Hem de donmuş burnuna Partenonlarınızın, Arap
ve Ming sanatlarınızın.
Dumanla, sıvıya dönüşmüş sisle
Ve davul derisinin sesiyle
Kaleler kuracağım size göz kamaştıran,yamyassı eden,
Karşılarında sizin kaç bin yıllık düzeniniz ve
hendeseniz
Bir saçmalık, bir zırva, bir nedensiz toz kesilecek.
Ölüm, ölüm! Ölüm hepinize, yaşayanlara hiçlik!
Evet! İnanırım Tanrı'ya! O bilmiyor bunu elbette!
İnanç, ilerlemeyen için aşınmaz pençe,
Dünya! Ah o boğulmuş dünya, soğuk karın!
Bir simge bile değil, hiçlik hep! Karşıyım, karşıyım
Karşıyım ve gebermiş köpeklerle besliyorum seni.
Tonlarla, anlıyor musunuz, tonlarla koparacağım
Sizin dirhem dirhem esirgediğinizi benden.
Yılanın zehiri can yoldaşıdır onun,
Can yoldaşıdır ve bilir gerçek değerini.
Kardeşler, cehennemlik kardeşlerim benim,
güvenle gelin ardımdan.
Kurt dişleri kurda saldırmaz,
Saldırdığı koyun etidir.
Karanlıkta daha açık göreceğiz, kardeşlerim.
Labirentte bulacağız doğru yolu.
Burda sana yer var mı, iskelet, bıktırıcı, sidikli, çatlak çömlek?
Gıcırdayan makara, nasıl da duyacaksın dört dünyanın gergin halatlarını
Onlarla bağlayarak parçalatırken seni!
(La Nuit Remue'den)
Çeviren: Sait Maden
VE BÖYLE HEP
Ve böyle hep kargıyla delinmedir bu
üşüşen arılar gözün üstüne
üşengenlik
ve böyle hep çıplak böğürdür
ve böyle hep diri diri gömülendir bu
ve böyle hep yıkılmış tapınak
ırmağa karşı savaşan kirpik gibi güçsüz kol
ve böyle hep geri dönen gece
boş ve gözetleyen uzay
ve böyle hep eskimiş kolan
ve böyle hep diri diri gömülmüş kişi
ve böyle hep çöken balkon
anımsayan yüreğin dibindeki çimdiklenmiş sinir
beyni kırbaçlayan baobab-kuş
varlığın ortasına atıldığı sel
ve böyle hep fırtınada karşılaşma bu
ve böyle hep kıyısıdır ay tutulmasının
ve böyle hep gözenekler korkuluğunun gerisi
ve çekilen, geri çekilen ufuk...
(Apparitions'dan)
Çeviren: Sait Maden
Anılar
Doğaya benzer, doğaya benzer, doğaya benzer,
Doğaya, doğaya, doğaya,
Tüye benzer,
Düşünceye benzer,
Ve bir bakıma yer yuvarlağına benzer,
Durmayan, gerçekçiliği olmayan şeye, gömülmüş
başına bir çivinin,
kendinizi bir başka yere vermişken sizi yakalayan
uykuya,
Yabancı bir dildeki türküye,
Ağrıyan ve sızılı kalan bir dişe,
Dallarını bir taşlığa yayan,
Hesaplarını göstermeden güzelliğini biçimlendiren ve sanat eleştirmesi yapmayan bir arokaryaya,
Yazları çıkan toza, titreyen bir hastaya,
Bir damla yaş akıtan ve böylece kendini yıkayan
göze,
Üst üste biriken, ufku daraltan, gene de gökyüzünü düşündüren bulutlara,
Geceleyin bir garın ışıklarına, varılan ve tren olup olmadığı bilinmeyen bir garın,
Hindu sözcüğüne, hiç gitmediğiniz bir kentin bütün sokaklarını dolduran,
Ölüm üstüne anlatılan şeye,
Bir yelkenliye okyanusta,
Altındaki tavuğa saz yaprağının, yağmurlu bir
öğle sonu,
Büyük bir yorgunluğun okşanmasına, çok sonra yerine getirilecek bir söze,
Kaynaşmaya bir karınca yuvasındaki,
Bir akbaba kanadına, öbür kanat dağın karşı
yamacındayken daha,
Alaşımlara,
İliğe, yalanla birlikte,
Körpe bir bambuya, o körpe bambuyu kıran
kaplanla birlikte,
En sonra bana benzer,
Daha sonra da ben olmayana,
Bu yol'la, ey sen ki yol'umdun benim.
(Ecuador'dan)
Çeviren: Sait Maden
MUAMMALAR
I
Yürümüştü o, , dediler bana, yıllar ve yüzyıllarca, elindeki takvime bakarak.
Ve şimdi, gözden geçiriyor, herkes orda mı değil mi.
25 Aralık'ta, o zamanlar, altı yüz yıl evvel, henüz ebeveynleri doğmamış askerler ,icat edilmemiş silahlar ve keşfedilmemiş bir yerdeki büyük katliamla buluşacaktı.
Herkes buluşma yerine geldiğinde o ölü bulundu, ama hâlâ ılıktı vücudu.
II
Bir cenindim ben.
Annem, Monsieur de Riez'i düşünmeyi becerebildiği zamanlar beni uykudan uyandırırdı.
Aynı anda, kimi zaman uyanmış olurdu, dayak yiyen, içki içen ya da günah çıkaran analardan olma
başka ceninler.
Bir akşam, unutmuyorum, tam yetmiş cenin , hangi dilde bilmiyorum,göbekten göbeğe ve uzaktan uzağa sohbet ediyorduk.
Daha sonra, birbirimizi asla bulamadık.
III
Düşünce hızında ilerlemeyi deneyen bir sözdüm ben.
Düşüncenin arkadaşları yanımda yürüyordu.
Biri bile üzerime bahis açmayı istemedi,altı yüz bin kadardılar ve bana bakarken gülüyorlardı
Qui Je Fus
HAYATIM
Bensiz alıp başını gidiyorsun hayatım
Yuvarlanıyorsun,
Ve ben, bekliyorum hâlâ bir adım daha atmayı.
Kavgayı başka yere götürüyorsun.
Boşaltıyorsun böylece beni.
Asla izlemedim seni.
Tekliflerinin iç yüzünü anlamıyorum.
İstediğim her neyse, asla vermedin.
İşte bu eksiklik yüzünden, can atıyorum her şeye.
Her şeye, neredeyse sonsuzluğa
Bana hiçbir zaman vermediğin şu eksik olan az şey yüzünden.
La Nuit Remue
BULANTI MI ÖLÜM MÜ GELEN?
Boyun eğ, kalbim.
Yeterince kavga etmedik mi
İşte sone eriyor hayatım
Hiç alçaklık etmedik ki
Yaptık, elimizden geleni.
Ah, ah, ruhum!
Gidiyor musun kalıyor musun
Karar vermen gerekli
Uzuvlarımı böylesi yoklama,
Hem dikkat, hem yanılma içinde,
Gidiyor musun kalıyor musun
Karar vermen gerekli.
Yok, artık dayanamıyorum.
Ölüm'ün Tanrıları
Ne alkışladım ne küfür ettim size
Acıyın bana, çoktandır valizsiz yolculukların yolcusuyum
Ustam da yoktu üstelik, param pulum da ve ihtişam kaldı başka yollarda
Siz güçlüsünüz mutlaka ve tuhaf, herkesin üzerinde
Acıyın bu çıldırmış adama, o ki duvarı aşmadan önce adını
haykırırdı size
Uçarken yakalayın onu,
Alışabilir ve dayanabilir huylarınıza, hal ve tavırlarınıza
Lütfen el uzatın, yardım edin ona, sizden rica ederim.
Ecuador
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder