RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

7 Ağustos 2008 Perşembe

S.E.T’in Nükleer ile Ne İşi Var?


S.E.T’in Nükleer ile Ne İşi Var?

Hayalbaz’ın nükleere karşı sanat çağrısını ilk tepkimiz, kitle imha tehdidi taşıyan teknoloji olarak nükleer enerjinin güce dönüşmesine karşı tavır almaktı. Hayalbaz konuyu yerelin dar tartışma kalıpları ile sınırlandırmayan, dünyasal bir yaklaşımı olduğunu ortaya koyduğundan ortaklaşa eyleme koyulduk.

Konuyu sadece coğrafyamız, farklı çıkar çevrelerinin enerji politikaları yada insan merkezli değerlendirmeler, bir yıkım ebesi olarak nükleer gücün karanlık yapısını kavramaktan uzaktır. Ülkemizde uzunca süredir tüm tartışmalar Donnie Darko’nun isyan ettiği 2 seçenekli kalıplar üzerinden dayatılmaktadır. Ya sevgi ya nefret iki seçenekli kösnül seçim tahakkümü.Gündelik gerçekliğin verili kodlarına bağlı kalan düşünce sistemleri, geleceğe yönelik ütopik arayışları baştan yok saymaktır. Nükleer enerji politikaları ile nükleer silah üretimleri küresel olarak at başı gitmektedir. Hiroşima ve Nagazaki’nin 63. yıl dönümünde Japon devleti her türlü nükleer enerjiye Japonya’nın kapılarının kapalı olacağının altını tekrardan çizdi. Nükleer gücün canavarlığına karşı, bastırılmışın geri dönüşü ve öfkesi olarak Godzilla’yı desteklemeliyiz.

Son 30 yılda dünya üzerinde çıkarılan savaşların çoğu enerji kaynaklarının ele geçirmek için çıkarılmıştır. Devletlerin yada şirketlerin enerji politikalarına karşı çıkmak; enerji için çıkarılan savaşlara ve yıkımlara da karşı çıkmak demektir. Felluce sokaklarından hala gelen kan kokusunu duymayan var mı?

Uygarlık tarihi W.Benjamin’in deyişiyle aynı zamanda barbarlık tarihidir. Her türden devletin ilerlemeci-kalkınmacı modelleri, endüstriyel dünyanın barbarlık resmi geçidini oluşturmuştur. Tüketim toplumunun bireysel araç sahibi olma idealleri sonucu, milyonlarca insan otomobillerine yakıt almaktadır. Bireysel taşıma araçlarının ortadan kalkması koşulunda devasa miktarda enerji kaynağı tüketilmeyecektir. Devletlerin silahlanmaya-savaşa-militarist kurumlara harcadığı enerji kaynakları ve dev bütçeler sonucu gezegen boyutunda yapay enerji krizi büyümektedir. Nükleer enerji atıklardan platonyum 239’un ışıma gücünün yüzde bir oranında düşürülmesi için bile 24400 yıl gerekmektedir. Nükleer atıkları yerin bin kat dibine gömmek gelişkin kapitalizmin bulduğu atık formülüdür; yani gelecek kuşaklara miras bırakmak. Lethal detritus…

21. yüz yıl başında insan türü ya dünya ve kozmos ile barışık yaşamayı öğrenecek yada yok olacaktır. Tüm canlı yaşamı bin yıllardır hunharca yok eden insan türü hırs, kibir, iktidar itkileri ile kendi türünü yok etmede uzmanlaşmıştır. Ama insanoğlunun yıkım kabiliyeti kendi türünün varlığı dışında tüm gezegen ve gezegendeki yaşam formlarını yok etmenin eşiğine gelmiştir.

Dünyanın kaderini ellerinde tutan güçler Mars gezegeninin kolonileştirilmesine yönelik uğraşlara hız verilmiştir. Dış uzaya konuşlandırılmış askeri uyduların tehdidi dışında, nükleer tehlike Mars’ın fethi çalışmaları ile galaktik bir boyuta taşınmıştır.

Artık dış uzaya taşmış bu gözü dönmüş güç hırsının sahibi insan türünün tümden yok olması seçeneğine çokta dramatik bakmak güçtür. Lautreamont’un Maldoror Şarkılarında teşhir ettiği kötülüğün, kirliliğin, yıkımın kaynağı türdür, insanoğulları. Işıltılı hümanizm nutukları altından çıkan, doğada kendi türünü yok eden yok edici bir yaşam formudur.

Sadece çocuklar suçsuzdur ama onların masumiyetleri de ne yazık oldukça kısa sürmektedir. Balıkların, mantarların, gök kuşağının, kuşların, ağaçların, gök yüzünün, tırtılların dünyasını ve yaşamını savunmak için dünyayı ve kozmosu tehdit eden bütün büyük yıkım güçlerine ve nükleere karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Rafet Arslan

Hiç yorum yok: