RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE
THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS
25 Ağustos 2008 Pazartesi
3. Uluslararası Sürrealist Festival Londra
Kentin İmgeler Pusulasında Kaybolmak
Türkiye’nin sürrealist aktivistleri 3. London Uluslararası Sürrealist Festivalinde, rastlantısal sokak şiiri yaratma oyunumuzla yer alıyoruz. SLAG-Londra Sürrealist Eylem Grubu’nun ev sahipliği yaptığı etkinliğe S.E.T geçen sene london music box adlı projemizle katılmıştık. Bu sene otomatik olarak seçtiğimiz 12 kelimeyi dostlarımıza yollayacak, onların yolladığı 12 kelime ile de kentin dış mekanında rastsal bir şiir oluşturmaya çalışacaktık. Oyun önerimizi önce Arjantin Sürrealist Gruptan dostumuz J. Carlos ve ardından Sürrealist Londra Eylem Grubundan dostumuz Merl kabul etti.
Önerimizin ilk hayata geçirilmesi Arjantin’den dostlarımızın Guemes pasajında Derivé adlı oyunu geldi.12 kelimemiz üzerinden pasajlara sürüklenen otomatik şiiri ve 3 pasaj fotoğrafı… Aynı yöntem ile SLAG ile oyunumuzu oynamaya karar verdik ve bir otomatik kolektif lirik üzettik. Quebec Sürrealist Gruptan David Nadeau oyunumuza ses veren 3. dostumuzdu. Onun yolladığı 12 kelimeden Ayşe’nin ürettiği otomatik şiir için 3 sticker hazırladık. Boyama ve kolajlar ile hazırladığımız stickerlar sokaklardan Kanada’ya selam yollayacaktı.
Kadıköy, sıcak bir yaz sonu günü, sokaklarda ürkek bir titreme var. Kırtasiyeden A4 sticker ve maket bıçağı alıp, oyunu oynayacak bir yer düşünüyoruz. Daha öncede gündüz psikocoğrafyasına daldığımız, gece kaldırımlarına oturup bira içtiğimiz, ortasından arabaların geçtiği ince uzun bir caddeye ayaklarımız bizi sürüklüyor. Az yukarıdaki tahta panolara otomatik erekte şiirler yazmış, stickerlar yapıştırmıştık. Tam şurada dönüşümünü kaydettiğimiz inşaat alanı ve tam karşısında göze batan bir yerde yeşil plastik çöp konteynırı. Etrafta gündelik hayatın manipüle edici doğasına teslim olmuş insanlar; ne yazık ki birer robota benziyorlar. Sıcak havada masalarından bazılarını dışarı atmış bir kafenin adı ilgimi çekiyor: yazı…
Oyunumuzu burada oynayacağız. J. Carlos’un 12 kelimesini Ayşe Türkçe’ye çeviriyor ve 12 kelimeyi küçük kağıt parçacıklarına yazıp, katlıyoruz. Ardından, tıpkı çekilişlerde olduğu gibi birer birer açıp otomatik şiir olarak dizdik. Ortaya çıkan şiir şöyleydi:
yosun Maldoror, su ağaç
bataklık evrensel özgürlük
dalgıç deniz kızı ametist taşı
ufuk patlıyor
arabesk
Bu arada Ayşe’den dörde kestiğim stickerların her birine düşünmeden desen daha doğrusu karalama yapmasını rica ediyorum. Her iz bıraktığı stickera şiirimizin bir kelimesini yazıyorum. Az sonra elimizde sıraya dizdiğim 12 sticker var. Masadan ayrılıp sırasıyla etiketlerimizi yeşil plastik çöp kutusuna yapıştırıp, masaya dönüyorum. Ardından fotoğraf makinesi ile gidip çekim yaparken, yoldaki 2 genç kızdan biri diğerine ‘aa Maldoror yazıyor’ diyor. Sonra masaya geri dönüp insanların sokağa yaptığımız bu müdahaleyle tesadüfi bir buluşma yakalayıp-yakalayamayacağını gözlemlemek için.
Sokağı dolduran kalabalığın çoğu başı önde, zihni hayatının problemlerini düşünmeye dalmış, geçip gidiyor.
Bu arada masada kelimelerimiz ile yeni bir metin daha yaratıyorum.
bataklık ufuk evrensel özgürlük
su ağaç yosun arabesk
dalgıç denizkızı ametist taşı
patlıyor Maldoror
Bu sırada sokaktan geçen 2 genç aşık, el ele oyunumuzu keşfediyor, 2-3 dakika aralarında konuşarak inceliyorlar şiirimizi. Masadaki arkadaşlarla neşeleniyoruz bu duruma, Arjantin’den gelen kelimelerden türettiğimiz şiir bir anda sokakta canlanıyor, insanlar ile iletişime geçiyordu.
Türettiğim 2. şiiri tek ve büyük bir stickera hazırlıyorum, bu arada 12-13 yaşlarında bir çingene çocuk elindeki bozuk para ile yeşil yüzeye tempo tutarak 5 dakikaya yakın oyunumuzu inceliyor.
Sonra yazı kafeden çıkıp Moda yoluna oluşturduğumuz 2. şiiri bir bina kolonuna yapıştırıyorum.kollektif üretim ve sürrealist dayanışmanın verdiği özgürleşme hissi ve neşe ile başka sokaklara dalıyoruz, kenti yeniden keşfetmek için.
http://robberbridegroom.blogspot.com/2008/06/london-international-festival-of.html
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Ne garip, o çöp konteynırının olduğu yerde bir zamanlar tezgâh açar, pek şimdiki kadar ulaşılması kolay olmayan cdler, metafizik pilav-tavuk, kullanılmış fotoğraf falan satardık. Yazı'nın sokağı gören masalarından birinde otururken o köşeye bakıp o günleri yad ederiz ara ara. Şimdi sokak şiirlerinin rastgeleliği ile sokağın kendisinin rastgeleliği ve başka şeyler üst üste binip durdukça sokağın bir tür kaderi olduğunu teslim edesi geliyor insanın. Haritayı gördük, görüyoruz, bilinsin.
düş haritalarınızı görmek isteriz, çünkü düş atlasları yan yana gelince kelimenin Ecegiller anlamında 'açık atlaslar' olur...
civit badanalı düz ayak bir kenti önce keşfetmek, ardından keşfetmek için...
Yorum Gönder