RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE
THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS
26 Kasım 2009 Perşembe
GIORGIO DE CHIRICO
Bir duvar ele verilmiş bir başka duvar
Ve beni korur gölge ürkek gölgemden
Aşkımın dönüşü aşkımın etrafında
Tüm duvarlar beyaz bükülür çevresinde sessizliğimin
Sen, neyi korudun? Hissiz ve arı gök
Titreyen sen beni sakındın. Avuntuda ışık
Artık güneşin aynası olmayan göğün üzerinde
Gündüzün yıldızları, yeşil yapraklar arasında
Bilmeden dile gelenlerin anıları
Aczimin ustaları ve ben onların yerinde
Aşkın gözleri ve pek sadık ellerle
Tenha kılmak için içinde eksik olduğum bir dünyayı
Paul Eluard, 1924
Çev.Hande Koçak
Ve beni korur gölge ürkek gölgemden
Aşkımın dönüşü aşkımın etrafında
Tüm duvarlar beyaz bükülür çevresinde sessizliğimin
Sen, neyi korudun? Hissiz ve arı gök
Titreyen sen beni sakındın. Avuntuda ışık
Artık güneşin aynası olmayan göğün üzerinde
Gündüzün yıldızları, yeşil yapraklar arasında
Bilmeden dile gelenlerin anıları
Aczimin ustaları ve ben onların yerinde
Aşkın gözleri ve pek sadık ellerle
Tenha kılmak için içinde eksik olduğum bir dünyayı
Paul Eluard, 1924
Çev.Hande Koçak
23 Kasım 2009 Pazartesi
Nilgün Marmara Üstüne/Aras Keser
nilgün marmara, 1958'de istanbul'da doğdu. kadıköy anadolu lisesi'nden mezun olduktan sonra, boğaziçi üniversitesi ingiliz dili ve edebiyatı bölümüne girdi. mezuniyet tezi olan "sylvia plath'in şairliğinin intihar bağlamında analizi" ile eğitim hayatını tamamladı.
"bir sabah, bedenimin tüm hücrelerini ele geçirmiş bir acıyla uyandım. bundan böyle nereye baktığı bilinmeyen gözlerinizle her karşılaştığımda katlanacağım bir acıyla."
öfkeliydi nilgün marmara. doğduğu günden itibaren bütün hücrelerine yerleşen inançsızlık ve öfkeyle yaşıyordu. aslında yaşıyordu denilemez, ölümü bekliyordu.
"dirimsiz benim doğarken öldüğüm"
peki kime öfkeliydi? insanlara, düzene ama en çok hayata. anlayamadığı, anlamlandıramadığı, alışamadığı, katlanamadığı bu dünya ona her zaman fazla geliyordu. doğal olarak şiirleri de bu öfke ve inançsızlıktan besleniyordu. ilk kitabı 'daktiloya çekilmiş şiirler' çok fazla ilgi çekmese de, dönemin ve günümüzün bir çok şairini derinden etkilemiştir. nilgün marmara bir çok şiirini saklıyordu, hatta yok ediyordu. bu yüzden günümüze ulaşan şiirlerinin sayısı oldukça az. ikinci kitabı 'metinler' ölümünden sonra 1990'da yayımlandı.
yine ölümünden sonra yayımlanan günlüğü 'kırmızı kahverengi defter' belki de nilgün marmara'yı az da olsa anlayabilmemiz için eşsiz bir kaynak. bütün öfkesini; düzene, insanlara ve hayata duyduğu bütün öfkesini, günlüğüne kusuyordu adeta:
"ey tiksinç aydınlık! kusuluyor senin için bil"
"ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden yarıldıktan sonra seviniyorlar, canlıyız diye."
nilgün marmara'dan en çok etkilenen insan kuşkusuz ece ayhan'dır. ece ayhan, nilgün marmara üzerine bir çok metin yazmış, şiirlerinde de adını sıkça anmıştır. ece ayhan, nilgün marmara'ya 128 demiştir. 128'in ne anlama geldiğini şöyle açıklar:
"derslere pek girmeyen, umutsuzlar merdiveninde oturmayı seçen, çok tuhaf bir öğrenci" "bu öğrencinin numarasıdır 128"
ece ayhan'ın umutsuzlar sınıfının 128 no'lu öğrencisine duyduğu sevgi hiçbir zaman tükenmemiş ve nilgün marmara, ece ayhan'ın dizeleriyle yaşamaya devam etmiştir.
cemal süreya onun için "bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu olarak görüyordu." demişti.
nilgün marmara 13 ekim 1987'de evinin balkonundan atlayarak bekleyişine son verdi. ardında hissedebilenlerin hiç de yabancı olmadığı dizeler bıraktı.
bir de kahkahasını.
"üşümüşüm... ölülerimi taşıyordum. öyle sağır."
Aras Keser
kuğu ezgisi
kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,
yalpalayan hayatımın kara çarşaflı
bekçi gizleri.
ne zamandır ertelediğim her acı,
çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
-bu şiir -
sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!
çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,
uykusunu bölen derin arzudan.
büyüsünü bir içtenlikten alırsa
kendi saf şiddetini yaşar artık,
-bu şiir -
kuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,
ulaşılamayanın boyun eğen yansısı,
sevda ile seslenir sizlere!
Nilgün Marmara
"bir sabah, bedenimin tüm hücrelerini ele geçirmiş bir acıyla uyandım. bundan böyle nereye baktığı bilinmeyen gözlerinizle her karşılaştığımda katlanacağım bir acıyla."
öfkeliydi nilgün marmara. doğduğu günden itibaren bütün hücrelerine yerleşen inançsızlık ve öfkeyle yaşıyordu. aslında yaşıyordu denilemez, ölümü bekliyordu.
"dirimsiz benim doğarken öldüğüm"
peki kime öfkeliydi? insanlara, düzene ama en çok hayata. anlayamadığı, anlamlandıramadığı, alışamadığı, katlanamadığı bu dünya ona her zaman fazla geliyordu. doğal olarak şiirleri de bu öfke ve inançsızlıktan besleniyordu. ilk kitabı 'daktiloya çekilmiş şiirler' çok fazla ilgi çekmese de, dönemin ve günümüzün bir çok şairini derinden etkilemiştir. nilgün marmara bir çok şiirini saklıyordu, hatta yok ediyordu. bu yüzden günümüze ulaşan şiirlerinin sayısı oldukça az. ikinci kitabı 'metinler' ölümünden sonra 1990'da yayımlandı.
yine ölümünden sonra yayımlanan günlüğü 'kırmızı kahverengi defter' belki de nilgün marmara'yı az da olsa anlayabilmemiz için eşsiz bir kaynak. bütün öfkesini; düzene, insanlara ve hayata duyduğu bütün öfkesini, günlüğüne kusuyordu adeta:
"ey tiksinç aydınlık! kusuluyor senin için bil"
"ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden yarıldıktan sonra seviniyorlar, canlıyız diye."
nilgün marmara'dan en çok etkilenen insan kuşkusuz ece ayhan'dır. ece ayhan, nilgün marmara üzerine bir çok metin yazmış, şiirlerinde de adını sıkça anmıştır. ece ayhan, nilgün marmara'ya 128 demiştir. 128'in ne anlama geldiğini şöyle açıklar:
"derslere pek girmeyen, umutsuzlar merdiveninde oturmayı seçen, çok tuhaf bir öğrenci" "bu öğrencinin numarasıdır 128"
ece ayhan'ın umutsuzlar sınıfının 128 no'lu öğrencisine duyduğu sevgi hiçbir zaman tükenmemiş ve nilgün marmara, ece ayhan'ın dizeleriyle yaşamaya devam etmiştir.
cemal süreya onun için "bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu olarak görüyordu." demişti.
nilgün marmara 13 ekim 1987'de evinin balkonundan atlayarak bekleyişine son verdi. ardında hissedebilenlerin hiç de yabancı olmadığı dizeler bıraktı.
bir de kahkahasını.
"üşümüşüm... ölülerimi taşıyordum. öyle sağır."
Aras Keser
kuğu ezgisi
kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,
yalpalayan hayatımın kara çarşaflı
bekçi gizleri.
ne zamandır ertelediğim her acı,
çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
-bu şiir -
sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!
çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,
uykusunu bölen derin arzudan.
büyüsünü bir içtenlikten alırsa
kendi saf şiddetini yaşar artık,
-bu şiir -
kuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,
ulaşılamayanın boyun eğen yansısı,
sevda ile seslenir sizlere!
Nilgün Marmara
17 Kasım 2009 Salı
UYANIR UYANMAZ UYKU HALİNDE YAZILAN TABLOLAR
UYANIR UYANMAZ UYKU HALİNDE YAZILAN TABLOLAR
Ody Saban 1991
Birinci tablo:
Uçak, tren otobüs araba vapur at tan da daha uzun bir zaman
Içindeki tüylü kapılarla birlikte sevdiğim gizli gözler, göz kapakları ile açıklar
Okadar ki, düşündükçe, sürmeliler bir daha da süslenmişler ben uyur iken.
Pencerelerinden sıyrılmιşlar resmimden duvarlar camları ile birlikte ben otururken gökyüzünde, gerideki evin tavanı uzakta kalmιş
Ve halen şimdiki ev, öbür uzakta kalmιş evi tüm halen yiyememiş.
Bu yüzden gelinlik bel kayışları, çevre oldular masalarda
mahallilerin gözünün önünde şişmekte olacak göbeklerden alιndιlar.
Anamın elleri okşayarak değerler renkli çiçekli örtülere
Altın yaylalar, çizgi çizgi dallılar, şimdi hortlak olmuşlar
Yanyana çay bardakları boyunca, burun buruna, gök taşları mırıldanırlar, ayaklarιm dolanιrken halılara.
Bir kol’da masa, öbür el’de lâle kahkahalarımla
Gösteride düğümleri aça aça geçiyor sümüklü böcek
Haydarpaşa istasyonundaki durakta ihtimalen çok daha büyük incecik ipek böcekli örgülü bir denizin önünde, balık ağındanda hafif, öyle, yüreğim doğmuş yükselmeye bu uyanιşla.
Bir parmakta zıkkım, kavanozun dibinde incir,
Halk’a, halka halka kesilmiş hak’la beraber göz deliğim, öyle tualde.
Yazmak! Ancak aykırı olaraktan, evet!
Yoksa çıkmıyor tapınaksız sabahın ufku insanları deli eden hükümlerin üstünden yürüyerek.
Hülyâ’lı ay açιk mücevher, mecnunumun ağzı’da o da burada.
Ody Saban 1991
Birinci tablo:
Uçak, tren otobüs araba vapur at tan da daha uzun bir zaman
Içindeki tüylü kapılarla birlikte sevdiğim gizli gözler, göz kapakları ile açıklar
Okadar ki, düşündükçe, sürmeliler bir daha da süslenmişler ben uyur iken.
Pencerelerinden sıyrılmιşlar resmimden duvarlar camları ile birlikte ben otururken gökyüzünde, gerideki evin tavanı uzakta kalmιş
Ve halen şimdiki ev, öbür uzakta kalmιş evi tüm halen yiyememiş.
Bu yüzden gelinlik bel kayışları, çevre oldular masalarda
mahallilerin gözünün önünde şişmekte olacak göbeklerden alιndιlar.
Anamın elleri okşayarak değerler renkli çiçekli örtülere
Altın yaylalar, çizgi çizgi dallılar, şimdi hortlak olmuşlar
Yanyana çay bardakları boyunca, burun buruna, gök taşları mırıldanırlar, ayaklarιm dolanιrken halılara.
Bir kol’da masa, öbür el’de lâle kahkahalarımla
Gösteride düğümleri aça aça geçiyor sümüklü böcek
Haydarpaşa istasyonundaki durakta ihtimalen çok daha büyük incecik ipek böcekli örgülü bir denizin önünde, balık ağındanda hafif, öyle, yüreğim doğmuş yükselmeye bu uyanιşla.
Bir parmakta zıkkım, kavanozun dibinde incir,
Halk’a, halka halka kesilmiş hak’la beraber göz deliğim, öyle tualde.
Yazmak! Ancak aykırı olaraktan, evet!
Yoksa çıkmıyor tapınaksız sabahın ufku insanları deli eden hükümlerin üstünden yürüyerek.
Hülyâ’lı ay açιk mücevher, mecnunumun ağzı’da o da burada.
16 Kasım 2009 Pazartesi
Mayıs Çocuklarına Özgürlük!
mantis
kaplanlara ve ayılara
cesaret veren
ey büyük annemiz
yaratan yargılayan
ve infaz eden kralımızın orduları
yüreğini gördüklerinde
tüfek çatıp ağladılar
hıçkıra hıçkıra
geceler boyu
sakat doğan kuzular gibi
evlere küsen
harabelere sığınan atlar gibi
kuarklar ve süpernova patlamaları
sustular
güzel mantis beni evine götür
lütfen
babamız hastadır şimdi
kardan yorganlar
ve eskiyen hikayelerde
baran
kaplanlara ve ayılara
cesaret veren
ey büyük annemiz
yaratan yargılayan
ve infaz eden kralımızın orduları
yüreğini gördüklerinde
tüfek çatıp ağladılar
hıçkıra hıçkıra
geceler boyu
sakat doğan kuzular gibi
evlere küsen
harabelere sığınan atlar gibi
kuarklar ve süpernova patlamaları
sustular
güzel mantis beni evine götür
lütfen
babamız hastadır şimdi
kardan yorganlar
ve eskiyen hikayelerde
baran
12 Kasım 2009 Perşembe
Özge Dirik Üzerine/ aras keser
Çıkmadı mı şairler yukarı ?
“26 yaşındaki Özge Dirik, oturduğu apartmanın 10’uncu katındaki dairesinden…”
Bir adam,bir mağazaya girer,sadece kitaplara bakan insanların arasından geçip “dergiler” bölümüne ilerler,”kuzey yıldızı” dergisini uzun araştırma ve deşmeler sonunda bulur ve dergi bölümünün en başına koyar,şüpheyle yaklaşan görevli kadın “napıyorsunuz” der,adam dergiyi eline alır,kendi şiirinin olduğu sayfayı açar ve “bu şiiri yazan benim arkadaşımdı,yakın zamanda öldü,onun için bu dergiyi en öne koymak istedim”der…
Çıkmadı mı?
…”atlayarak yaşamına son verdi.Polisler dirik’in dairesinde yaptıkları incelemelerde kapıda…”
“Hişt,duydun mu adam ölmüş,odtü iktisat mezunuymuş,sorunluymuş,
hee atlamış valla,yok istemem marketten bişey..ölmüş…”
“İkincil ruhla pisuar buluşmaları”.Özge yazmış,Özge ölmüş..şey demiş:
“Seçim sandığına bir defa gittim, tüm ideolojimi bir zarfa sığdırmam tam bir saat aldı, diğer insanların ideolojilerini sandığa boşaltmalarını engellediğim için karakolda bitti sonu.”
Yazık çocuğa.Çok düşünmüş ayol.Yok başka şiirleri de var yine benzer içerikli temalar…”Ağır ol bay düz yazı,Öteki siz,Hece,Varlık” falan oralarda yayınlamış.
Yukarı?
Sonrasızlık.”Ki en kötüsüdür öldükten sonra bile istemek”.26 yıl boyunca dünyada ne yapılır? Kaç canlı vardır.Küçükken salıncağı kırılan çocuğun suratında kaç tane gülümseme birikir.Bakma fotoğraflarına,öldüğünden habersiz…sen çok şey olmuşsun.Neden olmuşsun,bir yerde bir yanlışlık olmuş mudur?Yani,söylenmesi gerekenler ve yaşanması gerekenler…kaç tane insan bir toprağın içine gömülmüştür,sırf bu sebepten.
Seher eskidi.”Annem yanlış bir adamı seçtiği için,on bir taneydi bizde ayların sultanları.”Yalan söylemek kadar kolaydır gerçek,tek fark gerçeğin ne olduğunu bilmememiz..Ah! ne karamsar cümle,yoksa siz eski grunge tiplerden misiniz?.Ne kadar tuhaf her şeyiniz,bayım siz bir yalancısınız çünkü ölmek istediniz….
“demode bir don şimdilerde aşk
ağzını hangi musluğa dayarsan Ania,
kan karışacak şehrin içme suyuna”
“zorlama ve evde boğuşma izi olmadığını söylediler. Komşuları Dirik’in daha önce de intihara teşebbüs ettiğini iddia ettiler…”
İddia ediyorum.Hayatta olmak her anlamda yaşamaktır.Ve herkes kaldırabilir,bir bulantı cenazesi gibi içinden o eski ve ölmüş kadını.Kimse gömemez kimseyi “öldürdüğü gibi özenle”…Haa.Öyle bir şey yok. Ağustos ayında…atlamış…ölmüş.26 yaşındayken ölmüş.30 Tane şiir vasiyet bırakmış,kitaplaşsın demiş,kitaplaşmamış.Evet nick drake dinler,varoluşçuluk ile ilgilenirmiş(ondan ölmüş)..Askere gitmiş,yapmış,dönmüş,atlamış(“ On yedi kalp krizi gücü kırılır elbet”)Çalışırmış,işi de varmış,güzelmiş işi ama atlamış.(kapattım ışıkları)
“Yakınları,mutlu bir evlilikleri bulunan Dirik çiftinin maddi sorunu bulunmadığını intihara anlam veremediklerini söyledi…/Vatan Gazetesi”
Çirkin ördek derisi(nden eldiven imal eden bahaneler) diye bir şiiri varmış.”Bahsi geçen bir anne,çocuğunu öleceği yaşa büyütemediğinden dirense de”…Son yazdıklarından biriymiş ya da değilmiş.Annesi.Yok o ölmemiş.
Şairler,yukarı?
Aras Keser
S a h n e
Gıpta zamanlardan bir yaşam sırrı.
Devasa yalnızlıklara açılan kapılarda,
Tanrı misafiri umutlarınızla beraber,
Zilinizi de çalıp kaçıyor afacan çocuklar.
Safrasını bırakıyor gökyüzü üzerinize,
Yıldızınız dahi yok geceleri hüznünüze ortak.
Bir memurun masa örtüsünün altından çalınan kirası gibi,
Artık bakire değil gecenizin mavisi.
Savunmasız, açık kentleri ele geçiriyor ancak,
Engin tutkularınız, tutuklu kalmışlığı yarınlarınızın.
Ne zaman bir çiçek dalında kurusa,
Bir sevgilinin daha çok üzülmüşlüğü uzanıyor başucunuza.
Uykuya dalarken annesinin mutlu masallarıyla,
Uyanırken babasının acı öyküleriyle büyüyen çocukluğunuz için,
Şimdilerde aşk;
Kanamalı bir hasta için yara bandı yalnızca.
Hayatını cehaletin tanrılarına sıvazlarcasına,
Aşıdan habersiz bir annenin secdeye varışı gibi,
Yormuyor çocuğunuzun tanrıya yolculuğu.
Devşirilmiş devirlerden kalma hesap tabağı artıkları hayat.
Hangi şapka alkışa kaldırılsa içinde ölü bir tavşan.
Ve çok eskilerden bir sahne gözünüzün önünde,
Münir Özkul affetmeden, nefretle terkediyor çocukluğunuzu...
Özge Dirik
“26 yaşındaki Özge Dirik, oturduğu apartmanın 10’uncu katındaki dairesinden…”
Bir adam,bir mağazaya girer,sadece kitaplara bakan insanların arasından geçip “dergiler” bölümüne ilerler,”kuzey yıldızı” dergisini uzun araştırma ve deşmeler sonunda bulur ve dergi bölümünün en başına koyar,şüpheyle yaklaşan görevli kadın “napıyorsunuz” der,adam dergiyi eline alır,kendi şiirinin olduğu sayfayı açar ve “bu şiiri yazan benim arkadaşımdı,yakın zamanda öldü,onun için bu dergiyi en öne koymak istedim”der…
Çıkmadı mı?
…”atlayarak yaşamına son verdi.Polisler dirik’in dairesinde yaptıkları incelemelerde kapıda…”
“Hişt,duydun mu adam ölmüş,odtü iktisat mezunuymuş,sorunluymuş,
hee atlamış valla,yok istemem marketten bişey..ölmüş…”
“İkincil ruhla pisuar buluşmaları”.Özge yazmış,Özge ölmüş..şey demiş:
“Seçim sandığına bir defa gittim, tüm ideolojimi bir zarfa sığdırmam tam bir saat aldı, diğer insanların ideolojilerini sandığa boşaltmalarını engellediğim için karakolda bitti sonu.”
Yazık çocuğa.Çok düşünmüş ayol.Yok başka şiirleri de var yine benzer içerikli temalar…”Ağır ol bay düz yazı,Öteki siz,Hece,Varlık” falan oralarda yayınlamış.
Yukarı?
Sonrasızlık.”Ki en kötüsüdür öldükten sonra bile istemek”.26 yıl boyunca dünyada ne yapılır? Kaç canlı vardır.Küçükken salıncağı kırılan çocuğun suratında kaç tane gülümseme birikir.Bakma fotoğraflarına,öldüğünden habersiz…sen çok şey olmuşsun.Neden olmuşsun,bir yerde bir yanlışlık olmuş mudur?Yani,söylenmesi gerekenler ve yaşanması gerekenler…kaç tane insan bir toprağın içine gömülmüştür,sırf bu sebepten.
Seher eskidi.”Annem yanlış bir adamı seçtiği için,on bir taneydi bizde ayların sultanları.”Yalan söylemek kadar kolaydır gerçek,tek fark gerçeğin ne olduğunu bilmememiz..Ah! ne karamsar cümle,yoksa siz eski grunge tiplerden misiniz?.Ne kadar tuhaf her şeyiniz,bayım siz bir yalancısınız çünkü ölmek istediniz….
“demode bir don şimdilerde aşk
ağzını hangi musluğa dayarsan Ania,
kan karışacak şehrin içme suyuna”
“zorlama ve evde boğuşma izi olmadığını söylediler. Komşuları Dirik’in daha önce de intihara teşebbüs ettiğini iddia ettiler…”
İddia ediyorum.Hayatta olmak her anlamda yaşamaktır.Ve herkes kaldırabilir,bir bulantı cenazesi gibi içinden o eski ve ölmüş kadını.Kimse gömemez kimseyi “öldürdüğü gibi özenle”…Haa.Öyle bir şey yok. Ağustos ayında…atlamış…ölmüş.26 yaşındayken ölmüş.30 Tane şiir vasiyet bırakmış,kitaplaşsın demiş,kitaplaşmamış.Evet nick drake dinler,varoluşçuluk ile ilgilenirmiş(ondan ölmüş)..Askere gitmiş,yapmış,dönmüş,atlamış(“ On yedi kalp krizi gücü kırılır elbet”)Çalışırmış,işi de varmış,güzelmiş işi ama atlamış.(kapattım ışıkları)
“Yakınları,mutlu bir evlilikleri bulunan Dirik çiftinin maddi sorunu bulunmadığını intihara anlam veremediklerini söyledi…/Vatan Gazetesi”
Çirkin ördek derisi(nden eldiven imal eden bahaneler) diye bir şiiri varmış.”Bahsi geçen bir anne,çocuğunu öleceği yaşa büyütemediğinden dirense de”…Son yazdıklarından biriymiş ya da değilmiş.Annesi.Yok o ölmemiş.
Şairler,yukarı?
Aras Keser
S a h n e
Gıpta zamanlardan bir yaşam sırrı.
Devasa yalnızlıklara açılan kapılarda,
Tanrı misafiri umutlarınızla beraber,
Zilinizi de çalıp kaçıyor afacan çocuklar.
Safrasını bırakıyor gökyüzü üzerinize,
Yıldızınız dahi yok geceleri hüznünüze ortak.
Bir memurun masa örtüsünün altından çalınan kirası gibi,
Artık bakire değil gecenizin mavisi.
Savunmasız, açık kentleri ele geçiriyor ancak,
Engin tutkularınız, tutuklu kalmışlığı yarınlarınızın.
Ne zaman bir çiçek dalında kurusa,
Bir sevgilinin daha çok üzülmüşlüğü uzanıyor başucunuza.
Uykuya dalarken annesinin mutlu masallarıyla,
Uyanırken babasının acı öyküleriyle büyüyen çocukluğunuz için,
Şimdilerde aşk;
Kanamalı bir hasta için yara bandı yalnızca.
Hayatını cehaletin tanrılarına sıvazlarcasına,
Aşıdan habersiz bir annenin secdeye varışı gibi,
Yormuyor çocuğunuzun tanrıya yolculuğu.
Devşirilmiş devirlerden kalma hesap tabağı artıkları hayat.
Hangi şapka alkışa kaldırılsa içinde ölü bir tavşan.
Ve çok eskilerden bir sahne gözünüzün önünde,
Münir Özkul affetmeden, nefretle terkediyor çocukluğunuzu...
Özge Dirik
6 Kasım 2009 Cuma
Sürrealist Gruplar Üstüne Mektup
1966 ‘de Breton öldüğü zaman, 1969 yılında surrealist grup ikiye bölündü. 1970’de, sürrealistlerin moralleri bozulmuş olup dağılmaya başladıkları zaman, Vincent Bounoure, Michel Zimbacca (yaşıyor), Micheline Bounoure ve Marianne Van Hirtum ile Paris Surrealist grubunu yenilettirdi.
Bunlar iki erkek ve iki kadın idi. Iki kadın : Joyce Mansour ile Marianne Van Hirtum en iyi tanınmış şair olarak tanındılar surrealist hareketinde, Micheline Bounoure’da iyi bir ressam. Paris’te, toplantısız, yeni bir sürrealist hareketi inşaa ettiler. Yalnız surrealistler ve çok yakın sürrealistlerin arkadaşları için, “Sürrealist Bağ Bülten“ini, 200-300 tane olaraktan basmaya başladılar. 1970 den 1977’e kadar, çok iyi kalitede, 12 numara basıldı.
Bu bülten’de şiirler, resimler, çizgi resimler, eylem ve oyun önerileri, deneyimlerin öyküleri, teorik yazılar, sanatın işlevi üstüne Surrealist grup ile Herbert Marcuse’un ciddi müzakere’leri, oyun denemeleri üstüne Vratislav Effenberger ve tam olarak gizli Prag Sürrealist grubunun bülten içinde tartışmalı yazışmaları (sonuç olarak kolektif bir kitap basıldı, Sürrealizm Uygarlığı). 1977 yılιnda Paris Sürrelist grubu bu kitabι Paris’te bastı. Bu kitap gazetelerde büyük bir karışıklık yarattı. 1977 yılından itibaren, 12 bülten, bir önsözle, militan, yenilikli kurumsal, dünyaca tanınan ihtilalcı bir yahudi Michael Löwy tarafından yazıldı ve kitap halinde yayınlandı. Aynı yıl, Sürrealizm Uygarlıgı kitabinin yayinlanmasi sayesinde, yavaş yavaş sürrealistler her onbeş günde bir veya ayda bir kere, tekrardan görüşmeye başladılar.
Rafet, acaba Paris’te yaşanmış olan bu durumu, yani, buluşmazsızın, görüşülmeden bir Sürrealizm’in varlığını biliyor muydun? Prag’taki vahim durum tam tersine idi; sürrealist’ler her gün buluşuyorlardı, fakat ne yayınlıya biliyorlardı, ne sergi açabiliyorlardı, ne halk için de konuşa biliyorlardı, ne de kimseler surrealist bir grubun varlığını biliyordu. Acaba bu durumu biliyor muydun?
Sizin üyelere bu bilgileri yansıtmamın sebebi şu ki, çoğu kez, başka ülkelerin gruplarından surrealist’ler bu bilgileri bilmiyorlardı ve onlara aynı şeyleri söyledim ve yazdım. Sürrealizm yalınız şiir, başkaldırma, objektif bir rastlantı, sevgi ve saire değil, aynı zamanda belki başta ilk önce bir kolektif yaşam biçimidir diye düşünüyorum. Biz sürrealistler eski alışılmış geleneksel kuralları pek kullanmıyoruz, kuvvetimiz yeni kanunlar bulmaktır.
Böyle bir yönde gittiğinizi düşündüğüm için cok sevinçliyim.
Ody
Bunlar iki erkek ve iki kadın idi. Iki kadın : Joyce Mansour ile Marianne Van Hirtum en iyi tanınmış şair olarak tanındılar surrealist hareketinde, Micheline Bounoure’da iyi bir ressam. Paris’te, toplantısız, yeni bir sürrealist hareketi inşaa ettiler. Yalnız surrealistler ve çok yakın sürrealistlerin arkadaşları için, “Sürrealist Bağ Bülten“ini, 200-300 tane olaraktan basmaya başladılar. 1970 den 1977’e kadar, çok iyi kalitede, 12 numara basıldı.
Bu bülten’de şiirler, resimler, çizgi resimler, eylem ve oyun önerileri, deneyimlerin öyküleri, teorik yazılar, sanatın işlevi üstüne Surrealist grup ile Herbert Marcuse’un ciddi müzakere’leri, oyun denemeleri üstüne Vratislav Effenberger ve tam olarak gizli Prag Sürrealist grubunun bülten içinde tartışmalı yazışmaları (sonuç olarak kolektif bir kitap basıldı, Sürrealizm Uygarlığı). 1977 yılιnda Paris Sürrelist grubu bu kitabι Paris’te bastı. Bu kitap gazetelerde büyük bir karışıklık yarattı. 1977 yılından itibaren, 12 bülten, bir önsözle, militan, yenilikli kurumsal, dünyaca tanınan ihtilalcı bir yahudi Michael Löwy tarafından yazıldı ve kitap halinde yayınlandı. Aynı yıl, Sürrealizm Uygarlıgı kitabinin yayinlanmasi sayesinde, yavaş yavaş sürrealistler her onbeş günde bir veya ayda bir kere, tekrardan görüşmeye başladılar.
Rafet, acaba Paris’te yaşanmış olan bu durumu, yani, buluşmazsızın, görüşülmeden bir Sürrealizm’in varlığını biliyor muydun? Prag’taki vahim durum tam tersine idi; sürrealist’ler her gün buluşuyorlardı, fakat ne yayınlıya biliyorlardı, ne sergi açabiliyorlardı, ne halk için de konuşa biliyorlardı, ne de kimseler surrealist bir grubun varlığını biliyordu. Acaba bu durumu biliyor muydun?
Sizin üyelere bu bilgileri yansıtmamın sebebi şu ki, çoğu kez, başka ülkelerin gruplarından surrealist’ler bu bilgileri bilmiyorlardı ve onlara aynı şeyleri söyledim ve yazdım. Sürrealizm yalınız şiir, başkaldırma, objektif bir rastlantı, sevgi ve saire değil, aynı zamanda belki başta ilk önce bir kolektif yaşam biçimidir diye düşünüyorum. Biz sürrealistler eski alışılmış geleneksel kuralları pek kullanmıyoruz, kuvvetimiz yeni kanunlar bulmaktır.
Böyle bir yönde gittiğinizi düşündüğüm için cok sevinçliyim.
Ody
5 Kasım 2009 Perşembe
uluslar arası sürrealist bildiri
Halihazırda Tutuklu Bulunan Sırp Anarko-Sendikacılar İçin Enternasyonel Sürrealist Beyan
Biz buradan 4 Eylül’den beri “uluslararası terörizm” suçlamasıyla karşı karşıya bırakılan beş anarko-sendikacı Sırp için koşulsuz birliğimizi sunmaktayız. Sindikalna Konfederasyonu Anarşi-Sendikalaşma Girişimi üyeleri Tadej Kurep, Ivan Vulović, Sanja Dojkić, Ratibor Trivunac ve Nikola Mitrović, açlık grevi yapan Yunan aktivist Thodoris Iliopoulos adına dayanışma için yapılan bir eylemden sonra tutuklanmışlardır. Bu eylem Belgrad'daki Yunan Başkonsoloğluğu'nu hedef almıştır.
Sırp otoriteleri, baskıcı gücünü kullanabilmek için Yunan Konsolosluğu binalarına gelen küçük zararları bahane ederek, ASI üyelerini terörist olarak damgalamış ve somut delil olmaksızın bina cephesine zarar vermeye yönelik bu sözde suça istinaden onları gözaltına almıştır. Sırp polisini ilgilendiren asıl şey elbette ki bina ya da başka bir devletin konsolosluğuna olan saldırının sembolize ettiği şey değildir. Sözümona demokrasilerinin haddini aşmalarının ve militanları abuk subuk usûllerle tutuklamalarının asıl sebebi, uluslararası yardımlaşma ve sosyal kurtuluşa dair radikal politikaların gerçek etkisidir.
İtham edilenlerden biri olan Ratibor Trivunac enternasyonel sürrealist hareketin yandaşlarından biridir. Ancak sürrealizm, nasıl estetik sıhriyet ile benzerlik göstermiyorsa, aynı şekilde de kişisel ilişkilere bağlı özel bir klüp yapısında değildir. Bu beş zulme uğramış militanı (ve de altıncı olan ve birkaç gün sonra tutuklanan Ivan Savic’i), başkasının hakları için mücadele ile yaşam seçimi ve özgür yaşam amaçları bizim paylaştığımız görüş ile aynı olduğu için kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Bir devlet, baskıcı elini bizden birinin üzerine attığında, hepimiz, gerçek evrensel özgürlük adına, burada ve hemen, savaşmaya kararlı oldukları için temel özgürlüklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalanlarla beraber tepkimizi belli etmeliyiz.
Beş yoldaşımızın ve arkadaşımızın hemen salıverilmelerini talep ediyoruz!
Özgürlük tutkusu sizin tüm hapishanlerinizden daha güçlüdür!
Yunanistan Sürrealist Grubu:
Grigoris Apostolides, Giannis Golfinopoulos, Manolis Daskalos, Alexandra Halkias, Diamantis Karavolas, Vangelis Koutalis, Sotiris Liontos, Helias Melios, Lefki Mossou, Makis Perdikomatis, Nikos Stabakis, Theoni Tabaki, Marianna Xanthopoulou, Giannis Xourias.
Nicosia: Kostas Reousis.
Leeds Sürrealist Grubu:
Gareth Brown, Stephen J. Clark, Kenneth Cox, Luke Dominey, Jan Drabble, Bill Howe, Caroline Jeffs, Sarah Metcalf, Mike Peters, Peter Overton, Martin Trippett.
Londra Sürrealist Eylem Grubu (SLAG):
Paul Cowdell, Merl Fluin, Aniano Henrique, Patrick Hourihan
Madrid Surrealist Grubu:
José Arias Taboada, Eugenio Castro, Manuel Crespo, Javier Gálvez, Jesús García Rodríguez, Vicente Gutiérrez Escudero, Bruno Jacobs, Lurdes Martínez, Julio Monteverde, Noé Ortega, Antonio Ramírez, José Manuel Rojo, María Santana y Ángel Zapata.
ve arkadaşları:
Sonia Ayerra, Rag Cuter, Andrés Devesa, Jesús González Gómez, Paul Hammond, Inés Mendoza, Emilio Santiago, Leticia Vera and the Al Margen Anarşist Grubu
Montreal Sürrealist Grubu:
Jean-Maurice Brouillet, Dominic Tétrault.
Paris Sürrealist Hareket Grubu:
Michèle Bachelet, Alfredo Fernandes, Jean-Pierre Guillon, Michaël Löwy, Marie-Dominique Massoni, Dominique Paul, Michel Zimbacca.
Omurga ve Maymuncuk (Quebec şehri) :
Enrique Lechuga, David Nadeau.
Rio-Plata /Buenos Aires-Montevideo Surrealist Grubu adına:
Juan Carlos Otaño.
Skupina Çek ve Slovak Sürrealistleri adına:
Frantisek Dryje, Katerina Pinosova, Bertrand Schmitt, Bruno Solarik
Stockholm Sürrealist Grupları, Johannes Bergmark
Sürrealist Eylem Türkiye
Chicago Sürrealist Grubu:
Penelope Rosemont, Paul Garon, Beth Garon, Gale Ahrens, David Roediger, Joseph Jablonski, Joel Williams, Jan Hathaway, Irene Plazewski, Janina Ciezadlo, Renay Kirkman, Tamara L. Smith.
Portland:
Brandon Freels, M.K. Shibek
St. Louis Sürrealist Grubu:
Richard Burke, Susan Burke, Andrew Torch, M. M. Morose.
Eric Bragg (www.surrealcoconut.com)
çeviri: Christine Sally
Biz buradan 4 Eylül’den beri “uluslararası terörizm” suçlamasıyla karşı karşıya bırakılan beş anarko-sendikacı Sırp için koşulsuz birliğimizi sunmaktayız. Sindikalna Konfederasyonu Anarşi-Sendikalaşma Girişimi üyeleri Tadej Kurep, Ivan Vulović, Sanja Dojkić, Ratibor Trivunac ve Nikola Mitrović, açlık grevi yapan Yunan aktivist Thodoris Iliopoulos adına dayanışma için yapılan bir eylemden sonra tutuklanmışlardır. Bu eylem Belgrad'daki Yunan Başkonsoloğluğu'nu hedef almıştır.
Sırp otoriteleri, baskıcı gücünü kullanabilmek için Yunan Konsolosluğu binalarına gelen küçük zararları bahane ederek, ASI üyelerini terörist olarak damgalamış ve somut delil olmaksızın bina cephesine zarar vermeye yönelik bu sözde suça istinaden onları gözaltına almıştır. Sırp polisini ilgilendiren asıl şey elbette ki bina ya da başka bir devletin konsolosluğuna olan saldırının sembolize ettiği şey değildir. Sözümona demokrasilerinin haddini aşmalarının ve militanları abuk subuk usûllerle tutuklamalarının asıl sebebi, uluslararası yardımlaşma ve sosyal kurtuluşa dair radikal politikaların gerçek etkisidir.
İtham edilenlerden biri olan Ratibor Trivunac enternasyonel sürrealist hareketin yandaşlarından biridir. Ancak sürrealizm, nasıl estetik sıhriyet ile benzerlik göstermiyorsa, aynı şekilde de kişisel ilişkilere bağlı özel bir klüp yapısında değildir. Bu beş zulme uğramış militanı (ve de altıncı olan ve birkaç gün sonra tutuklanan Ivan Savic’i), başkasının hakları için mücadele ile yaşam seçimi ve özgür yaşam amaçları bizim paylaştığımız görüş ile aynı olduğu için kardeşlerimiz olarak görüyoruz. Bir devlet, baskıcı elini bizden birinin üzerine attığında, hepimiz, gerçek evrensel özgürlük adına, burada ve hemen, savaşmaya kararlı oldukları için temel özgürlüklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalanlarla beraber tepkimizi belli etmeliyiz.
Beş yoldaşımızın ve arkadaşımızın hemen salıverilmelerini talep ediyoruz!
Özgürlük tutkusu sizin tüm hapishanlerinizden daha güçlüdür!
Yunanistan Sürrealist Grubu:
Grigoris Apostolides, Giannis Golfinopoulos, Manolis Daskalos, Alexandra Halkias, Diamantis Karavolas, Vangelis Koutalis, Sotiris Liontos, Helias Melios, Lefki Mossou, Makis Perdikomatis, Nikos Stabakis, Theoni Tabaki, Marianna Xanthopoulou, Giannis Xourias.
Nicosia: Kostas Reousis.
Leeds Sürrealist Grubu:
Gareth Brown, Stephen J. Clark, Kenneth Cox, Luke Dominey, Jan Drabble, Bill Howe, Caroline Jeffs, Sarah Metcalf, Mike Peters, Peter Overton, Martin Trippett.
Londra Sürrealist Eylem Grubu (SLAG):
Paul Cowdell, Merl Fluin, Aniano Henrique, Patrick Hourihan
Madrid Surrealist Grubu:
José Arias Taboada, Eugenio Castro, Manuel Crespo, Javier Gálvez, Jesús García Rodríguez, Vicente Gutiérrez Escudero, Bruno Jacobs, Lurdes Martínez, Julio Monteverde, Noé Ortega, Antonio Ramírez, José Manuel Rojo, María Santana y Ángel Zapata.
ve arkadaşları:
Sonia Ayerra, Rag Cuter, Andrés Devesa, Jesús González Gómez, Paul Hammond, Inés Mendoza, Emilio Santiago, Leticia Vera and the Al Margen Anarşist Grubu
Montreal Sürrealist Grubu:
Jean-Maurice Brouillet, Dominic Tétrault.
Paris Sürrealist Hareket Grubu:
Michèle Bachelet, Alfredo Fernandes, Jean-Pierre Guillon, Michaël Löwy, Marie-Dominique Massoni, Dominique Paul, Michel Zimbacca.
Omurga ve Maymuncuk (Quebec şehri) :
Enrique Lechuga, David Nadeau.
Rio-Plata /Buenos Aires-Montevideo Surrealist Grubu adına:
Juan Carlos Otaño.
Skupina Çek ve Slovak Sürrealistleri adına:
Frantisek Dryje, Katerina Pinosova, Bertrand Schmitt, Bruno Solarik
Stockholm Sürrealist Grupları, Johannes Bergmark
Sürrealist Eylem Türkiye
Chicago Sürrealist Grubu:
Penelope Rosemont, Paul Garon, Beth Garon, Gale Ahrens, David Roediger, Joseph Jablonski, Joel Williams, Jan Hathaway, Irene Plazewski, Janina Ciezadlo, Renay Kirkman, Tamara L. Smith.
Portland:
Brandon Freels, M.K. Shibek
St. Louis Sürrealist Grubu:
Richard Burke, Susan Burke, Andrew Torch, M. M. Morose.
Eric Bragg (www.surrealcoconut.com)
çeviri: Christine Sally
2 Kasım 2009 Pazartesi
International Surrealist Declaration for the Imprisoned Serbian Anarchosyndicalists
We hereby declare our unconditional solidarity with the five Serbian anarcho-syndicalists who have been imprisoned since September the 4th, facing the charge of “international terrorism.” Tadej Kurep, Ivan Vulović, Sanja Dojkić, Ratibor Trivunac and Nikola Mitrović, all members of Sindikalna konfederacija Anarho-sindikalistička inicijativa (ASI), were arrested some days after an action of solidarity with the Greek activist, and then-hunger striker, Thodoris Iliopoulos. The target of this action was the Greek embassy in Belgrade.
The Serbian authorities used the slight damages caused to the building of the Greek embassy as a pretext in order to exercise their repressive powers, labeling the members of ASI as “terrorist” and detaining them with no substantial evidence of their actual involvement in this so-called crime of damaging the façade of a building. It is not the building, of course, that concerns the Serbian police; neither is it the symbolism, per se, of an attack against the embassy of another state: the real impact of international solidarity and radical politics, with a view towards social emancipation, is what makes them transgress the limits of their supposed democracy, so as to imprison militants through farcical procedures.
Ratibor Trivunac, one of the accused, is a friend of the international surrealist movement. But surrealism is not an exclusive club of personal relations, any more than it is one of mere aesthetic affinities. We consider as our brothers all these five persecuted Serbian militants (and the sixth, Ivan Savic, who was arrested some days later) because their cause, their choice to live and to struggle for another, liberated life, is one that we share. When a state lays its oppressive hand upon one of us, we must all feel the threat to our freedom, we must all take a stand with those who risk being deprived of their elementary freedoms because they are determined to fight, here and now, for real universal freedom.
We demand the immediate release of our five comrades and friends!
The passion for freedom is stronger than any of your prisons!
Athens Surrealist Group:
Grigoris Apostolides, Giannis Golfinopoulos, Manolis Daskalos, Alexandra Halkias, Diamantis Karavolas, Vangelis Koutalis, Sotiris Liontos, Helias Melios, Lefki Mossou, Makis Perdikomatis, Nikos Stabakis, Theoni Tabaki, Marianna Xanthopoulou, Giannis Xourias.
Nicosia: Kostas Reousis.
Leeds Surrealist Group:
Gareth Brown, Stephen J. Clark, Kenneth Cox, Luke Dominey, Jan Drabble, Bill Howe, Caroline Jeffs, Sarah Metcalf, Mike Peters, Peter Overton, Martin Trippett.
Surrealist London Action Group (SLAG):
Paul Cowdell, Merl Fluin, Aniano Henrique, Patrick Hourihan.
Grupo Surrealista de Madrid:
José Arias Taboada, Eugenio Castro, Manuel Crespo, Javier Gálvez, Jesús García Rodríguez, Vicente Gutiérrez Escudero, Bruno Jacobs, Lurdes Martínez, Julio Monteverde, Noé Ortega, Antonio Ramírez, José Manuel Rojo, María Santana y Ángel Zapata.
and its friends:
Sonia Ayerra, Rag Cuter, Andrés Devesa, Jesús González Gómez, Paul Hammond, Inés Mendoza, Emilio Santiago, Leticia Vera and the Anarchist Group Al Margen.
Groupe Surréaliste de Montréal:
Jean-Maurice Brouillet, Dominic Tétrault.
Le Groupe de Paris du mouvement surréaliste:
Michèle Bachelet, Alfredo Fernandes, Jean-Pierre Guillon, Michaël Löwy, Marie-Dominique Massoni, Dominique Paul, Michel Zimbacca.
La Vertèbre et le Rossignol (ville de Québec):
Enrique Lechuga, David Nadeau.
on behalf of Grupo Surrealista del Río de la Plata/Buenos Aires-Montevideo:
Juan Carlos Otaño.
on behalf of Skupina Českých a Slovenských Surrealistů:
Frantisek Dryje, Katerina Pinosova, Bertrand Schmitt, Bruno Solarik.
Surrealistgruppen i Stockholm, Johannes Bergmark.
Sürrealist Eylem Türkiye
Chicago Surrealist Group:
Penelope Rosemont, Paul Garon, Beth Garon, Gale Ahrens, David Roediger, Joseph Jablonski, Joel Williams, Jan Hathaway, Irene Plazewski, Janina Ciezadlo, Renay Kirkman, Tamara L. Smith.
Portland:
Brandon Freels, M.K. Shibek.
The St. Louis Surrealist Group:
Richard Burke, Susan Burke, Andrew Torch, M. M. Morose.
Eric Bragg (www.surrealcoconut.com)
The Serbian authorities used the slight damages caused to the building of the Greek embassy as a pretext in order to exercise their repressive powers, labeling the members of ASI as “terrorist” and detaining them with no substantial evidence of their actual involvement in this so-called crime of damaging the façade of a building. It is not the building, of course, that concerns the Serbian police; neither is it the symbolism, per se, of an attack against the embassy of another state: the real impact of international solidarity and radical politics, with a view towards social emancipation, is what makes them transgress the limits of their supposed democracy, so as to imprison militants through farcical procedures.
Ratibor Trivunac, one of the accused, is a friend of the international surrealist movement. But surrealism is not an exclusive club of personal relations, any more than it is one of mere aesthetic affinities. We consider as our brothers all these five persecuted Serbian militants (and the sixth, Ivan Savic, who was arrested some days later) because their cause, their choice to live and to struggle for another, liberated life, is one that we share. When a state lays its oppressive hand upon one of us, we must all feel the threat to our freedom, we must all take a stand with those who risk being deprived of their elementary freedoms because they are determined to fight, here and now, for real universal freedom.
We demand the immediate release of our five comrades and friends!
The passion for freedom is stronger than any of your prisons!
Athens Surrealist Group:
Grigoris Apostolides, Giannis Golfinopoulos, Manolis Daskalos, Alexandra Halkias, Diamantis Karavolas, Vangelis Koutalis, Sotiris Liontos, Helias Melios, Lefki Mossou, Makis Perdikomatis, Nikos Stabakis, Theoni Tabaki, Marianna Xanthopoulou, Giannis Xourias.
Nicosia: Kostas Reousis.
Leeds Surrealist Group:
Gareth Brown, Stephen J. Clark, Kenneth Cox, Luke Dominey, Jan Drabble, Bill Howe, Caroline Jeffs, Sarah Metcalf, Mike Peters, Peter Overton, Martin Trippett.
Surrealist London Action Group (SLAG):
Paul Cowdell, Merl Fluin, Aniano Henrique, Patrick Hourihan.
Grupo Surrealista de Madrid:
José Arias Taboada, Eugenio Castro, Manuel Crespo, Javier Gálvez, Jesús García Rodríguez, Vicente Gutiérrez Escudero, Bruno Jacobs, Lurdes Martínez, Julio Monteverde, Noé Ortega, Antonio Ramírez, José Manuel Rojo, María Santana y Ángel Zapata.
and its friends:
Sonia Ayerra, Rag Cuter, Andrés Devesa, Jesús González Gómez, Paul Hammond, Inés Mendoza, Emilio Santiago, Leticia Vera and the Anarchist Group Al Margen.
Groupe Surréaliste de Montréal:
Jean-Maurice Brouillet, Dominic Tétrault.
Le Groupe de Paris du mouvement surréaliste:
Michèle Bachelet, Alfredo Fernandes, Jean-Pierre Guillon, Michaël Löwy, Marie-Dominique Massoni, Dominique Paul, Michel Zimbacca.
La Vertèbre et le Rossignol (ville de Québec):
Enrique Lechuga, David Nadeau.
on behalf of Grupo Surrealista del Río de la Plata/Buenos Aires-Montevideo:
Juan Carlos Otaño.
on behalf of Skupina Českých a Slovenských Surrealistů:
Frantisek Dryje, Katerina Pinosova, Bertrand Schmitt, Bruno Solarik.
Surrealistgruppen i Stockholm, Johannes Bergmark.
Sürrealist Eylem Türkiye
Chicago Surrealist Group:
Penelope Rosemont, Paul Garon, Beth Garon, Gale Ahrens, David Roediger, Joseph Jablonski, Joel Williams, Jan Hathaway, Irene Plazewski, Janina Ciezadlo, Renay Kirkman, Tamara L. Smith.
Portland:
Brandon Freels, M.K. Shibek.
The St. Louis Surrealist Group:
Richard Burke, Susan Burke, Andrew Torch, M. M. Morose.
Eric Bragg (www.surrealcoconut.com)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)