RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

24 Aralık 2008 Çarşamba

Kollektif Otomatik Şiir/Çizim


04:12:08 persembe / Local - Kadikoy

Kolektif otomatik siir:

Ve yine alkol varken başladı kağıt dili

piramitlerin tepesine korkarak basıyorken

sebepsiz randevulardan aşk çıkarsa şaşırmayın

somon raptiyeler susuz bira içti

konsomatrisin etegi konsensus düşmanıydı

masaya takilan corabımı emerim

sanirim bu şehirde yaşamaya devam edeceğim

ve kaplumbaga yine evine ulaştı

andırıyordu penguenleri oturuşun

18 Aralık 2008 Perşembe

Özgürlük Hayaleti









gösterinin tüketim virüsünün yarattığı sahte tutkular, ışıltılı vitrinlerin patlayan camlarında sönüyorlar aslında. kösnül fetişizmin nesneleşmesinden, radikal öznelliğin arzu dünyasına geçişte ayaklanma 'tavşan deliğidir'

bu bir zaman meselesi olabilir, patlayan vitrinler ruhsal dönüşüm için birer çağrıdır

ayaklanma arzunun boşalmasıdır



Fotoğraflar:Atina isyanı her yerde eylemi

Gent/Belçika

Güzel Şehirler, Ne de Güzel Yanıyorlar!

















ayaklanma kontrolden çıkma toplu bir boşalma anıdır

gündelik hayata sızan olaganüstüyü bu liberter pencereden çok net görebiliriz
ayaklanmaya tanık olan fotograflara birer Gerçeküstücü imge olarak bakabiliriz

17 Aralık 2008 Çarşamba

Atina Selamı 3







Alsancak Adası

15 Aralık 2008 Pazartesi

BURADAYIZ, HER YERDEYİZ, BİZ GELECEKTEN BİR GÖRÜNTÜYÜZ

Ben yanmasam sen yanmasanbiz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?(Nazım Hikmet, Kerem Gibi)

Köpekler korkudan dişleri titreyerek uluyor: Normale geri dönün --aptalların şöleni bitti. Asimilasyonun filologları şimdiden dikenli kucaklarını açtılar: "Unutmaya, anlamaya, bu birkaç günün keşmekeşini kabul etmeye hazırız; ama artık kendinize gelin, yoksa sosyologlarımızı, antropologlarımızı, psikiyatristlerimizi getireceğiz. Duygusal patlamanızı iyi babalar gibi şimdiye dek bir derece hoş gördük --ve şimdi bomboş kalan çalışma masalarına, ofislere ve vitrinlere bakın! Artık karşılık verme zamanı geldi; bu kutsal vazifeyi reddeden herkese haddi bildirilmeli, hepsi sosyolojikleştirilmeli, psikiyatrikleştirilmelidir. Şehir, bir emirle kuşatılıyor: "Görevinin başında mısın?" Demokrasi, toplumsal uyum, milli birlik ve ölüm kokan tüm diğer demirci ocakları çürümüş kollarını üstümüze uzatmış halde.

[Hükümetten aileye] iktidar sadece isyanı ve isyanın genelleşmesini bastırmayı değil, bir öznelleşme ilişkisi üretmeyi hedefler. Bios, yani siyasal yaşamı, ortaklık, uyuşma ve konsensüs alanı olarak tanımlayan bir ilişki. "Siyaset, konsensüs siyasetidir, gerisi ise çete-savaşı, isyanlar, kaos." İşte söylediklerinin doğru çevirisi, her eylemin canlı özünü yadsıma ve bizi yapabileceğimiz şeyden, -ikiyi birde eritmek degil, birden ikiye dogru tekrar tekrar kopuştan- ayırma ve yalıtma gayretlerinin asıl anlamı budur. Uyum paşaları, barış ve huzurun, kanun ve düzenin baronları bizi diyalektik olmaya çağırıyor. Ancak, bu numaralar acınacak derecede eskidir; ve sefaletleri her reddedişe, her gerçek tutkusuna akbaba gibi üşüşen sendika patronlarının yağlı göbeklerinden, arabulucuların ifadesiz gözlerinden okunuyor. Onları 1 Mayıs’ta gördük, onları Los Angeles ve Brixton'da gördük ve onyıllardan beri onların 1973 Politeknik'inin artık sararmış kemiklerini yalamalarını izliyoruz. Dün de onları süresiz genel grev çağrısı bir yana, yasallığa boyun eğip protesto grevi yürüyüşünü iptal ettiklerinde tekrar gördük. Çünkü isyanın genelleşmesine giden yolun üretim alanından --bizi ezen bu dünyanın üretim araçlarına el koymaktan --geçtiğini çok da iyi biliyorlar.

Hiçbir şeyin belirli olmadığı bir günün şafağındayız. Yıllardan beri devam eden kesinlikten sonra, bundan daha özgürleştirici ne olabilir? 15 yasında bir çocuğun suikastı, dünyayı ters yüz edecek güçte bir yerinden-etmenin gerçekleştiği andı. Bir gün daha görmeye tahammül etmeyen bir yerinden-etme; öyle ki birçok kişi aynı anda şunu düşündü: "Buraya kadar, bir adım daha değil; her şey değişmeli ve biz değiştireceğiz". Alex'in olumunun intikamı bu dünyada uyanmaya zorlandığımız her günün intikamına dönüştü. Ve çok zor gibi görünen şeyin, çok basit olduğu görüldü. Olan buydu, elde olan bu. Korktuğumuz bir şey varsa, o da normale dönüştür. Çünkü ışıyan gündeki kentlerimizin harap ve yağmalanmış sokaklarında sadece öfkemizin aşikar sonuçlarını değil, yaşamaya başlama olanağını görüyoruz. Artık yapacak bir şeyimiz yok, bu olanağı üstlenip; yaraticiligimizi, arzularımızı maddileştirme gücümüzü, Gerçek’i tefekkür etme değil yaratma gücümüzü gündelik yaşam alanında temellendirerek, onu bir yaşam deneyimine dönüştürmek dışında. Bu bizim yaşamsal alanımız. Geride kalan her şey ölüdür.
Anlamak isteyenler anlayacaktır. Şimdi her birinizi zavallı küçük hayatlarına zincirleyen görünmez hücreleri parçalamanın zamanıdır. Bu yalnızca veya zorunlu olarak karakollara saldırmayı, bankalar ve alışveriş merkezlerini ateşe vermeyi gerektirmez. Bir kişinin koltuğunu ve kendi hayati üstüne pasif tefekkürü terk edip, kişisel olan her şeyi geride bırakarak konuşmak ve dinlemek için sokağa çıktığı an, toplumsal ilişkiler alanında nükleer bomba kuvvetinde bir bozma etkisini içerir. Bunun nedeni tam da herkesin kendi mikrokozmosuna (bu ana dek) sabitlenmesinin atomun çekim kuvvetinden kaynaklanmasıdır. (Kapitalist) dünyayı döndüren kuvvet. İkilem budur: isyancılarla ya da yalnız. Bir ikilemin aynı anda hem bu kadar mutlak hem de gerçek olabildiği, gerçekten de az görülen bir zamandayız.

Atina Ekonomi ve İşletme Okulu İşgal İnisiyatifi - 11.12.2008
Çev: Gökhan -Eylem

14 Aralık 2008 Pazar

Atina Ateşini Selamlıyoruz-2




action by bob


photos by det


onaralıkikibinsekiz kars
Her Yer Atina Olsun!

Atina Ateşini Selamlıyoruz




21 yüz yılın ilk liberter ayaklanmasını İstanbul sokaklarından selamlıyoruz..

12 Aralık 2008 Cuma

Özgürlüğüm Hayaleti Dişlerinin Arasında Bıçakla Gelir

Sosyal baskının en ağırı soğukkanlılıkla burulmaktır. kaldırımlardan sökülüp polis kalkanlarına ya da ticaret tapınaklarına fırlatılan her taş, gecenin karanlığında gökyüzünü aydınlatan her şişe, onların ve bizim bölgelerimizi bölen sokaklara kurulan her barikat, insanları tüketici olmaktan çıkaran devrim ateşinin her alevi ışığında ayın altında kaldırılan her yumruk, sadece direnişe kol kazandırmıyor ama özgürlüğe gövde veriyor. şimdi hissedilen bu özgürlük hissi çocukken sabah kalktığımızda hissetiğimiz ve her şey olabileceğimiz anlardaki hislerimize benziyor her şey olabiliriz uyanmış yatarıcı insan olarak bizden beklenen "itaatkar nesne", " öğrenci" "yabancılaşmış işçi" "mülk sahibi" "aile kadını/erkeği" olmak zorunda değiliz artık. özgürlük düşmanlarıyla yüzleşiyoruz artık, onlardan korkmuyoruz. bu yüzden eskiden olduğu gibi işlerine dönmek isteyenler korkuyorlar. özgürlüğün hayaleti her zaman dişlerinin arasında bıçak tutarak gelir, zincirleri kırmak için şiddet bu zincirlere bağlı olarak sefalet içinde yaşayanları özgürleştirir.


yine de 6 aralik cumartesi akşamından beri bu ülkenin şehirleri düzgün işlemiyor, alişveriş terapisi yok, bizleri ise götürecek açık sokaklar yok, hükümetin durumu düzeltme insiyatifine dair haber de yok, insanları endişeden uzak alışverişe yönlendirecek tv programları da yok, meydan gecelerinde arabalarla gezmeler yok vs. vs. vs. bu günler ve geceler tüccarlara, tv sahiplerine, bakanlara ve polise degil, alexis'e ait.

Gerceküstücüler olarak binlerce başka insanın yanında, başından beri sokaktayız ayaklanmayı paylaşmak ve dayanışmak için; gerçeküstücülüğün nefesi sokaklarda olduğu ve sokakları asla terk etmediği icin.Polis cinayetinin ardından devlet katillerinin önünde sokağın nefesi ve direniş çok daha yaratıcı bir hale dönüşmüştü. harekete yol vermek elimizde değil ve gücümüzü aşıyor. yine de özgürlük mücadelesindeki sorumluluğumuzun farkındayız. olayların bütün yüzleriyle ayni fikirde olmasak da ve özellikle şiddet kullanımına katılmasak da, bu olayların bir neden yüzünden ortaya çıktığının bilincindeyiz.

Bu ateşli nefesin gücünü kaybederek sönmesine izin vermeyelim.!
hadi bunu betondan bir ütopyaya dönüstürelim: dünyayi ve hayatı dönüştürelim!
Polisler ve onlarin efendileriyle uzlaşmak yok!
Herkes sokaklara!
Öfkeyi hissetmeyenler susmalıdırlar !

Atina Sürrealist Grubu, aralik 2008

10 Aralık 2008 Çarşamba

yaşasın halkın devrimci öfkesi!








21. yüz yılın ilk liberter ayaklanmasını selamlıyoruz!
ayaklanan devrimci öfke durdurulamaz!


http://www.flickr.com/photos/xamogelo/

Atina'dan Duyuru


KATİL DEVLET - Atina'dan duyuru

Atina' daki Politeknik okul isgalinden duyuru!


6 Aralık 2008 Cumartesi gunu 15 yasinda ki yoldasımız Alexandros Grigoropoulos , Exarchia bolgesindeki bir polis tarafindan gogusunden vurularak sogukkanlılıkla olduruldu.

Cinayetin suc ortagı politikacıları n ve gazetecilerin ifadelerinin tersine bu, izole bir olay degil, direnenleri, isyan edenleri, anarsistleri ve otorite karsıtlarını hedefleyen devletin sistematik ve organize baskısının bir patlamasıdır. Bu, yenilenen baskı mekanizmaları nda, surekli silahlanmada ve artan siddet kullanımında ifadesini bulan, sıfır tolerans politikasıyla ve medyanin iftira propagandasıyla otoriteye karsi savasanları suclu durumuna dusuren devlet terorunun tepe noktasıdır.

Iste bu kosullar, baskının yogunlastırılması na, toplumsal onayın onceden alınma girisimine ve uniformalı devlet katillerinin silahlandırılması na zemin hazırlarlar.

Sosyal ve sınıf mucadelesi icindeki insanlara yoneltilen olumcul siddet, insanların teslimiyetini amaclar. Bu da ornek teskil ederek korkunun yayılmasını saglar. Bu, devlet ve patronların tum toplumu hedef alan daha buyuk saldırısının bir parcasıdır. Boylelikle somuru ve baskının daha sert sartları topluma empoze edilebilir. Okul ve universitelerden yuzlerce iscinin guya is kazalarında öldugu ucretli kolelik zindanlarına, nufusun buyuk bolumunu sarmalayan yoksulluga.. .
Sınır kapılarindaki mayınlar ile gocmenlerin katliamlarından, sayısız sıgınmacının hapishanelerde ve karakollardaki intiharlarına .. polis ablukasındaki "kaza kursunlarından" yerel direnislerin vahsice bastırılmasına. .. Demokrasi dislerini gosteriyor!

Alexandros'un oldurulmesinden hemen sonra Atina'nın merkezinde, kendiliginden gosteri ve isyanlar basladı. Politeknik okulu, Ekonomi ve Hukuk fakultesi isgal edildi. Bircok komsu bolgede ve Atina'nın merkezinde devlet ve kapitalizmin hedeflerine saldırıldı. Thessaloniki, Patras, Volos, Chania, Giannena, Komotini ve Girit' teki Heraklion ve daha bir cok sehirde gosteriler ve carpısmalar patlak verdi. Atina'da Patission sokagında, Politeknik ve Ekonomi okulunda carpısmalar butun gece surdu. Politeknik' teki catısmada toplum polisi plastik mermi kullandı.

7 Kasım Pazar gunu binlerce kisi Atina'daki polis merkezine karsı gosteri yaptı. Sehir merkezindeki sokaklarda esi benzeri gorulmemis gerilimdeki catısmalar gece gec saatlere kadar surdu. Bir cok gosterici yaralandı ve bircogu da tutuklandı.

Cumartesi gecesinden beri Politeknik okulunu isgal etmeye devam ediyoruz. Birlikte kavgaya katılan herkese yer acıyoruz. Sehirde bir tane daha kalıcı direnis noktası yaratıyoruz.

Barikatlarda, universite isgallerinde, eylemlerde, toplantılarda Alexandros' un, ama sadece onun degil Michalis Kaltezas ve devlet tarafından oldurulen butun yoldasların anısını yasatıyoruz. Boylelikle kole ve efendilerin, polisin, ordunun, hapishane ve sınırların olmadıgı bir dunya mucadelesini guclendiriyoruz.

Uniformalı katillerin kursunları, eylemcilerin tutuklanması ve dovulmesi, polis guclerinin ortaya koydugu kimyasal gaz savası, korku ve sessizlik yaratmayı becerememekle kalmayacak, insanların devlet terorizmine karsı ozgurluk mucadelesinin cıglıklarını yukseltme, korkuyu terketme, hergun daha fazla devrimin sokaklarında bulusma sebebi olacaktır... Ofkenin tasarak onları bogması icin!!

DEVLET TERORUNE GECİT YOK!!!

CUMARTESİ-PAZAR (7-8 ARALIK) OLAYLARININ TUM TUTUKLULARI SERBEST BIRAKILSIN!

Butun ulkede devlet katilleriyle carpisan, eylemde bulunan, universiteleri isgal eden herkese dayanısmacı selamlarımızı yolluyoruz!

Atina Politeknik Universitesi isgalcileri!

2 Aralık 2008 Salı

LONDON INTERNATIONAL FESTIVAL OF SURREALISM 2008
The contributors to this year's Festival album are:
Alana DillAndrew Torch (St Louis Surrealist Group)
Aniano Henrique (SLAG)
Annie Bonnin (Paris Surrealist Group)
Apio Ludicrus
Ayşe Ozkan (SET– Surrealist Action Turkey)
Bill Howe (Leeds Surrealist Group)
Brad WalsethBruno JacobsBruno Montpied (friend of the Paris Surrealist Group)
Carolina Díaz San Francisco (SLAG)
Cins (SET– Surrealist Action Turkey)
Dan Stanciu
Daniel C BoyerDavid Nadeau (La Vertèbre et le Rossignol)
David RuhlmanDominique Paul (Paris Surrealist Group)
Eric W Bragg
Fantom (SET– Surrealist Action Turkey)
Gale Ahrens (Chicago Surrealist Group)
Guy Girard
Iulian TănaseIvan Horáček (Prague Surrealist Group)
J Karl Bogartte
Jan Richter
Jan Švankmajer (Prague Surrealist Group)
Jill FentonJoanna GersonJoel BairdJohannes Bergmark (Szczecin Surrealist Group & Stockholm Surrealist Group)J
osie Malinowski (SLAG)
Juan Carlos Otaño (Surrealist Group of Río de la Plata)
Kateřina Piňosová (Prague Surrealist Group)
Kathryn PaulsenMair (SLAG)
Marianna Xanthopoulou (Athens Surrealist Group)
Marie-Dominique Massoni (Paris Surrealist Group)
Martin Stejskal (Prague Surrealist Group)
Mattias Forshage (Stockholm Surrealist Group)
Meghan AndrewsMerl (SLAG)Michaël Löwy (Paris Surrealist Group)
Michel Zimbacca (Paris Surrealist Group)
Michèle Bachelet (Paris Surrealist Group)
Miguel de CarvalhoMike LoganNacho Díaz (SLAG)
Nano (Szczecin Surrealist Group)
Nikos Stabakis (Athens Surrealist Group),
Noé Ortega Quijano (Madrid Surrealist Group)
Onston (SET– Surrealist Action Turkey)
Oscar McLennanParry HarndenPaul Cowdell (SLAG),
Perşembe (SET – Surrealist Action Turkey)
etrinePřemysl Martinec (Prague Surrealist Group)
Rad (SET– Surrealist Action Turkey)
Radim Němeček (Prague Surrealist Group)
Rafet Arslan (SET – Surrealist Action Turkey)
Renay KerkmanRibitchRichard Burke (St Louis Surrealist Group)
Richard WaaraRik LinaRon Sakolsky (Inner Island Surrealist Group)
Sasha VladSeixas PeixotoShellie SclanShibekStephen Maddison (SLAG)
Steve DaviesSusan Burke (St Louis Surrealist Group)
temi rose
Valmonte SproutVicente Gutiérrez Escudero (Madrid Surrealist Group)
Wedgwood Steventon

The next Festival is scheduled for 2010

http://robberbridegroom.blogspot.com/
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/09/driveistanbul-izmir-londraset-slag.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/08/3-uluslararas-srrealist-festival-londra.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/09/portekiz-izmir-2.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/08/3-uluslararas-srrealist-festival-
londra_24.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/08/3-uluslararas-srrealist-festival-
londra_25.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/09/dr-rose-otomatik-iir.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/09/izmir-portekiz-1.html
http://surrealisteylemturkiye.blogspot.com/2008/09/arjantin-istanbul-2.html

19 Kasım 2008 Çarşamba

Sokaklara Dönmek...


Cins action

ED lirik

13 Kasım 2008 Perşembe

Poetik Terörizm


POETİK TERÖRİZM
HAKİM BEY
çvr: imam mayıs

Acayip danslar etmek gece boyu açık bilgisayar bankacılığı lobilerinde. Yetkisiz havai fişek gösterileri. Devlet Parkları’na yayılmış tuhaf yabancı yapıntılar olarak toprak-sanatı, yeryüzü-eserleri. Evlere kanunsuz olarak girin ama hırsızlık yapmak yerine Şiirsel Terörist nesneler bırakın. Birilerini kaçırın ve onları mutlu edin. Rastgele birilerini seçin ve onları muazzam, faydasız ve hayretler içinde bırakan bir kısmete konduklarına ikna edin – örneğin Antarktika’da 5 hektar arazi ya da kocamış bir sirk fili ya da Bombay’da bir yetimhane ya da bir simya elyazmaları koleksiyonu. Daha sonra bir anlığına da olsa sıra dışı bir şeye inandıklarını fark edeceklerdir ve belki bunun sonucu olarak daha yoğun bir varoluş halinin peşine düşeceklerdir.
Bir ilham ya da bilhassa tatminkâr bir cinsel deneyim yaşadığınız yerlere (kamusal olsun özel olsun) pirinçten anı tabelaları çakın.
Bir alamet peşinde anadan üryan kalın.
Okulunuzda ya da işyerinizde tembellik ve manevi güzellik ihtiyacınızın karşılanmadığı iddiasıyla grev örgütleyin.
Grafitti sanatı, çirkin metrolara ve kımıltısız kamusal anıtlara bir zarafet ödünç verdi – Şiirsel Terörizm sanatı da pekâlâ kamusal alanlarda tatbik edilebilir: adliye lavabolarına çiziktirilen şiirler, parklarda ve lokantalarda terk edilen küçük fetişler, park edilmiş arabaların cam silecekleri altına sıkıştırılmış fotokopi sanatı, okul bahçesi duvarlarına yapıştırılmış Büyük Harfli Sloganlar, gelişigüzel ya da belli alıcılara gönderilen imzasız mektuplar (mektup sahtekârlığı), korsan radyo yayınları, ıslak çimento…
Şiirsel Terörizm’in yaratacağı seyirci tepkisi ya da estetik şok en azından terör hissi kadar kuvvetli olmalıdır – yoğun tiksinti, cinsel uyarı, batıl bir huşu, ani sezgisel kırılma, dadaesk endişe – Şiirsel Terörizm ister tek bir insana ister birden fazlasına yönelik olsun, ister imzalı ister imzasız olsun sanatçının kendisinden başka birinin hayatını değiştirmiyorsa çuvallamıştır.
Şiirsel Terörizm sahnesi, oturma yerleri, biletleri ve duvarları olmayan bir Vahşet Tiyatrosu’nda sahnelenen bir oyundur. Bir işe yarar olması için Şiirsel Terörizm’in tüm basmakalıp sanat tüketimi biçimlerinden (galeriler, yayınlar, medya) kategorik olarak ayrılmış olması gerek. Artık sokak tiyatrosunun gerilla Sitüasyonist taktikleri bile çok iyi biliniyor ve bekleniyor olabilir.
Yalnızca karşılıklı tatmin amacı gütmeyip taammüden güzel bir hayatın bilinçli bir eylemi olan zarif bir baştan çıkarma Şiirsel Terörizm’in nihai noktası olabilir. Şiirsel Terörist, para değil DEĞİŞİM peşinde olan bir güven madrabazı gibi davranır.
Şiirsel Terörizm’i diğer sanatçılar için yapmayın, yaptığınızın (bir süreliğine de olsa) sanat olduğunun bile farkına varmayacak insanlar için yapın. Tanımlanabilir sanat kategorilerinden sakının, politikadan sakının, tartışmak üzere etrafta dolanmayın, duygusal olmayın; amansız olun, risk alın, yalnızca tahrif edilmesi gerekeni kırıp dökün, çocukların ömürleri boyu unutmayacağı bir şey yapın – ancak Şiirsel Terörizm İlham Perisi size hâkim olmadığı sürece doğaçlama takılmayın.
Giyinip kuşanın. Sahte bir ad bırakın. Efsanevi olun. En iyi Şiirsel Terörizm yasaya karşı yapılandır ama yakalanmayın. Suç olarak sanat; sanat olarak suç
BU YAZIKADIKÖY UNDEGROUND POETIX’IN 2.SAYISINDAN ALINTILANMIŞTIR

12 Kasım 2008 Çarşamba

Sokak Savaş Yeridir...


Açık Atlas-Detay/Rad

10 Kasım 2008 Pazartesi

Sürrealist Eylem: Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!


SİTU-PUNK....


Dans Edemediğimiz Sergi...


Sergi Değildir...

Juan Carlos's Dérive...


Dérive: Juan Carlos Otano /Grupo Surrealista del Rio de la Plata

9 Kasım 2008 Pazar

Baudlaire Kentlerde- S.E.T action





S.E.T kollektif sergi action
fotograf Ayşe Özkan-Rafet Arslan
müdahale: bob actor, bay persembe, abdullah uysal, hayali, onston

Saygı 2/Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir!

Saygı/Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir!

6 Kasım 2008 Perşembe

Açık Atlas Notları




Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
Mor Külhani/Ece Ayhan


Aşırı modern zamanlardayız. Hız ve ona kanser gibi yapışmış tüketme arasındaki ara-yüzeyde, sadece imgeleri değil, deneyim ve psişik varoluşları da emtialaştırıyoruz. Gündelikten taşıp imgelem dünyasını işgal eden şiddete karşı; bir direniş örgütlenebilinir mi? Öncelikle gösteri’nin imgesinin tahakkümüne karşı imge özgürleştirilmelidir.

Bu yüzden yaşanan kaosun ortasında Ece Ayhan’ın deyimiyle açık atlaslar hazırlamak gerekli. Dünya Ticaret Örgütünün, Nato’nun, Microsoft’un ve her türden devletin dayattığı dünya dışında, olası başka dünyaların resmedildiği atlaslar.

Bu dünyaya karşı, şimdi ve burada oluşturulmaya başlanacak yeni dünyalar, yerel sınırlar ile sınırlandırılamaz. Çünkü Kroker’ın deyişiyle sanal sınıf, Wark’ın deyişiyle vektörel sınıf, Negri’nin deyişiyle imparatorluk küreseldir. Ona karşı, herhangi bir yerde birden oluşacak açık ve özgür bölgeler, yeni varoluşlar, durumlar yaratılmalıdır. İktidarın virüse döndüğü yerde devrimde göçebe olmalıdır.

Dünya şirketlerin ve devletlerin olmadığı gibi insanlarında sahipliğinde değildir. Doğa insana böyle bir tapu ya da işletme hakkı vermemiştir. İnsan merkezli uygarlığın ehlileştirilmesi olarak ekolojizmin kendisi ironidir. Dünya da insanlar kadar kayın ağaçlarının, ahtapotların, otların ve denizlerinde varlık hakkı vardır.

Zamanın hükümdarlığından, çalışmanın köleliğinden, toplumun ve dinin kişiyi ezen kurallarından bağımsız çocukluk, yitirdiğimiz özgür geçmişimizdir. Çocuk şaka yapar, eğlenir, her şeyi oyuna çevirir, gerekirse şımarır yani büyüklerin yaşamının rasyonelliğine gedikler açar. İsterse soyunur, çıplak gezer, ahlakı ve kutsalı hiçe sayar. Sever ve sevgisinde bencildir. Lunaparkların, hayvanat bahçelerinin, çocuk parklarının, kocaman sahillerin taşıdığı devrimci psiko-coğrafyanın sadece çocuklar farkındadır. Bu yüzden açık atlas çocuk naifliğinde gizli devrimci potansiyeli selamlar.

Sokak çocukların oyun, kedilerin yaşam alanı olmasının yanında, farklı güç ağlarının ele geçirme uğraşında olduğu bir cangıldır. Hayat denilen kurgunun Gerçek ile sınandığı bir alan, düğümlerin çözüldüğü bir saflaşma mekânıdır. Tüm canlılığı, karmaşıklığı, iç içe geçmişliği ile başka mecraların olduğu gibi sanatında bir duruş olarak kendini göstereceği bir alandır. Şehrin bütününe giden haritanın çizimi, dar arka sokaklardan başlar.



Bir Mücadele Arenası Olarak Kent

11 Eylül sonrası dünya da devlet, bir güvenlik devleti haline getirilmektedir. Gözetleme, denetleme, dinleme, fişleme uygulamaları her türden, insan hakları ihlaline karışmıştır. Güvenlik devleti denilen şey aslında bize 1984 kadar tanıdıktır. Otorite sahiplerinin bilgiyi tahakküm aldıkları bir dönemde, sivil itaatsizlik de insanların hayatını ilgilendiren bilgiyi insanlarla paylaşacaktır. Şehir sistemin medyası ile karşıt-medyanın muharebe alanıdır.

Ülkemiz de sanata ya da hayata dair radikal tahayyülleri olan insanların kentçilik üstüne stratejiler geliştirmemiş olmaları ironiktir. Mimari sorunu, sadece üslup ya da estetik form kaygısının parçası değildir, tıpkı her sosyal alan gibi uzmanların kontrolüne bırakılamaz. Kentsel kibarlaşma aynı zamanda soylulaştırma çabasıdır. Kapital için kentin ‘açık şehir’ haline getirilme çabasıdır. Böylece eskimiş, gözden düşmüş bu mahallerin toplumsal bilinçdışında birikmiş enerjileri yok edilecek ve tamamıyla gözetleme-denetim ağına bağlanacaklardır. Mülksüzlerden boşaltılmış, temizlenmiş, kibarlaştırılmış mahallerin arsaları üzerinden kapitalin üretim-tüketim-yeniden üretim döngüsü hâkim olacaktır. Dev gökdelenler, yıkıntıların işaret fişekleridir.

P.K. Dick, “Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi” romanında dünyayı koca bir çöplük olarak resmeder. Çöp artık her yeri ele geçirmekte, çöple baş edilememektedir. Modern uygarlığın son durağında dünyanın hâkimi çöptür. Evrimin yeni aşaması ise insanın çöpleşmesidir.

Değersiz görülen mekânların sakladığı şiiri deşifre etmeye çabalıyoruz. Tarihin şu anında, yıkımın doğuracağı yeni tutkuları gözlemleyip, özgürlüğün çatal dilini yaygınlaştırmak görevi, faillerini beklemekte… Birlikçi bir idealin çıkış noktası, ayrılığın eleştirisidir. Yabancılaşmanın son durağında insan ruhunun röntgenini çekebilme şansımız olacak mı, sorusuna ne yazık bir yanıtımız yok.

Düşler kadar kâbuslar da haritalanır. Ütopya manzaraları ile dis-ütopik kehanetler hep yan yana durur imgemizde. Karanlığı unutarak, yok sayarak aydınlanmak imkânsızdır. Ve bu günün kâbusu, yarının mücadele edilecek gösterisidir.

Ama her şeye rağmen ‘düz ayak çivit badanalı 1 kent nasıl kurulur abiler’ sorusunun olası yanıtlarını aramak ve mücadele etmek gerekir. 7 Kasım saat 7’de daralan da belirecek 4 metrelik açık atlas Ece Ayhan’ın sorusuna paralel yakılmış bir işaret fişeğidir.


Sonuç Olarak: Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!

Situasyonist Enternasyonel’in oluşumunun üzerinden 50 yılı aşkın zamanın geçmesine rağmen, ne yazık ki ülkemizde bu eylem-sanat hareketine dair ne yazık ciddi bir tartışma ve bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu da hareket ile ilgili birçok yanlış kanının oluşmasına sebep olmuştur.
Ülkemiz sanat-eylem tarihçesinde Situasyonist bir eylem grubu olmamış ve hali hazırda bulunmamaktadır. Bu yüzden Karşı sanat ve projeyi oluşturan dayanışma grubu çok ciddi bir sorumluluğun altına ya da taşın altına el atmıştır.

Özel olarak bu proje kapsamında Situasyonist Enternasyonel’e selam durma; ona bu günden bakma ve sağladığı pratik imkanları ele alma çalışmasıdır. Genel olarak yürütülen bütüncül proje Tüyap Kitap Fuarındaki dokümanter sergi ve etkinliklere paralel güncel bir sergi yapma fikrinden ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Karşı Sanat Çalışmaları, 6:45 Yayın, daralan ve haziran ayından beri toplantılara katılan, emek veren tüm proje katılımcılarına teşekkür ederiz.

Sokağın sanatının, güncel sanat piyasasının standart günde Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir sergi aktivasyonu, sergi aşaması öncesinden başlamak üzere kolektif üretim ve yeni bir tarzda sunum mantığı ile hareket eder.

Şehri sıradan bir yüzey değil bir beden olarak ele alan ve mimari üstünden var olanın sıkı bir eleştirisini yapabilen Murat Akagündüz’ün yapıtları harici tüm yapıtlar kolektif enerji ile hazırlanmıştır. Akagündüz’ün kent peyzajları, muhalif dil için araştırılması gereken psiko-coğrafya notları olması sebebiyle kolektif süreç ile iletişe geçmeye oldukça elverişlidir.
Yavuz Tanyeli, insan ruhunun karanlık tarafını da deşmeyi beceren bir yaratıcı. Tanyeli'nin özgun ifadelerle yapıtlarında sık sık işlediği yabancılasma kavramı, Situasyonist Enternasyonel ile benzer sorgulamalara ulasır.
Özgür Korkmazgil, Situasyonistlerin hedef aldıgı tüketim cılgınlıgının ışılyılı bir nesnesini izleyiciye sunuyor. Hiper-realist piliç, insan ruhunun yoksullaştıkça, parıldayan gösterinin bir sembolüdür adeta..

Sürrealist Eylem Türkiye aktivistleri tek tek etkinlik kollektivitesinin parçası oldular ve sokaktaki üretimleri ile ve blogları ile sergi fikrini beslediler. Arjantin ve Uruguay Sürrealist hareketini temsil eden Grupo Surrealista del Rio de la Plata, grubun sözcüsü Juan Carlos Otano’nın hazırladığı bir afiş ile Lautreamont’un doğduğu topraklardan sergiye selam verdiler.

avaMgardist’in sergi bünyesindeki sokak performansları 6- 7- 8 Kasım günleri, sabah işe gidiş vaktinde Tünel’den Karaköy’e inen Yüksek Kaldırım caddesi-yokuşu ve çevresinde yapılacaktır. “Dikkat Tiyatro Var” adıyla etkinlikte yer alacak performansın görüntü kayıtlarından oluşturulacak video da daralan’daki sergide gösterilecektir. avaMgardist, Abdullah Uysal’ın hazırladığı kurgu üzerinden, İzmir ve İstanbul’daki katılımcılarının oluşturduğu kolektif süreç ile etkinlik performansını hazırlamıştır.

Proje davet edilen diğer insiyatifler ve sanatçılar kişisel yaratıcılıklarını, kolektif tartışma-çalışma pratikleri ile uygulama yeteneğinde sanatçılardır. Bu maksatla belirlenen sergi katılımcılarıyla bir çeşit atölye mantığı ile 4 aylık bir çalışma yürütülmüştür. Dilimize kazandırılmış az sayıda Situasyonist metni tartışarak başlayan süreç, yeni çeviriler, sergi koordinatörünün ve proje paylaşım grubundan dostların özgün metinlerinin ortaya konup tartışılması ile devam etmişti. Ardından sergi alanında yapılacak bireysel ve kolektif yaratılar, koordinatörün çizdiği özgür alan içinde topluca tartışılmıştır.

Sergi koordinatörü; katılımcıların sergi öncesi sokaklarda kentsel oyunlar oynamaya ve kendi müdahalelerini göstermeye dair şenlikli bir baştan çıkarma stratejisi izlenmektedir. Açılış öncesi sergi katılımcılarının yaptıkları sokak işleri sergi blogunda yer verilerek etkinlik olayın ruhuna uygun olarak sokakta başlatılmıştır.

Sonuçta bu sergi mekanının tümü bir kolaj olarak tasarlanmıştır. Devrimci avant-garde gelenekle ilişkiye giren, hayat ile sanat arasındaki sınırları kaldırma çabasına destek olan bir sergidir.

Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor ve Situasyonist geleneği buradan selamlıyorum.

Rafet Arslan

30 Ekim 2008 Perşembe

daralan sergi-sokak aktivasyon/Bu 1 Situasyonist...

22 Ekim 2008 Çarşamba

Dinazor Dansı


http://www.radikal.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=904514
dans edemediğimiz devrim, devrim değildir, Dino yoldaş!

15 Ekim 2008 Çarşamba

ÖLDÜRDÜM...


ÖZÜR DİLİYORUM.

7 Ekim 2008 Salı

BU 1 SİTUASYONİST SERGİ DEĞİLDİR!



28 Eylül 2008 Pazar

Kentsel Pusula

24 Eylül 2008 Çarşamba

Big Brother: 1984 yada 2008

Sitüasyonist Enternasyonal


IS’in Kuruluşu ve Tarihi
Anselm Jappe, kitabı Guy Debord’da şöyle yazıyor, “Guy Debord, 1968’de dünyayı saran karışıklığın kaynağını, 1952’de kendilerine Lettrist Enternasyonal diyen yoldan çıkmış bir avuç genç insanın fazlaca içip derive adını verdikleri sistematik gezintiler planladığı birkaç kafe masasından aldığından emindi.” Lettristler esasen Isadore Isou’nun çevresinde toplanmış, Dadaist ve Sürrealist geleneği izleyen bir grup avant garde sanatçıydı. Adlarını, Isou’nun şiiri harfe indirgeme arzusundan almışlardı. Genç Debord, 1951’de Cannes Film Festivali’nde Isou ve Lettristlerin gösterdiği “Treatise on Slobber and Eternity” adlı filmden (seyircilerin çoğunun aksine) özellikle etkilendi. Filmde görüntü yoktu ve film müziği onomatopoeic şiirlerden ve monologlardan oluşuyordu. Debord, daha sonra Lettristler arasında önemli bir rol oynayacaktı. 1952’de Hurlements en Faveur de Sade adlı filmi yaptı. Debord’un bütün filmleri gibi bu film de aracı eleştirirken bir mesaj veriyor: “Sinema öldü. Filmler artık olası değil. İsterseniz, tartışalım.” Film siyah veya beyaz görüntülerden oluşuyor. Çeşitli alıntılar, Lettristler üzerine gözlemler ve kuramsal önermelerin yanında bolca sessizlik de içeriyor. 24 dakikalık bir sessizlik ve karanlık.

Lettristler sanatın ve estetiğin yerine geçecek bir etkinlik icat eden Dada tipi kültürel sabotajla ilgiliydiler. 1950’de Notre Dame’daki Paskalya ayinini sabote ettiler. Bir rahibin ağzını tıkayıp, soyup, bağladılar. Onun cübbesini üzerine geçiren eski Katolik bir Lettrist, kürsüye çıkıp “kardeşler, Tanrı öldü” dedi ve Tanrı’nın ölümünün doğuracağı sonuçlardan bahsetmeye başladı. Cemaat onu linç etmeye çalışınca canını kurtarmak için polise teslim olmak zorunda kaldı. Bazı Lettristlerin bir diğer numarası da Charlie Chaplin’in basın toplantısını sabote etmekti. Isou bunu kınadı. Bu, Lettristler arasında bir bölünmeye yol açtı.
Debord, ve Isou’dan ayrılan bir grup 1952 Kasım’ında Lettrist Enternasyonal’i (LI) kurdu. Potlach adlı bir gazete kurdular. Lettristler çok içerler, uyuşturucu intihar vardı. Bu dönemde Fransa hızlı bir modernleşmeye maruz kalmıştı ve Lettristler tüketim toplumunun bayağılığına sövüyorlardı. LI, daha sonra IS’de daha görünür hale gelen örgütsel bir ciddiyete sahipti. Üyelerin kuramlarına göre yaşamaları ve burjuva toplumunu tamamen reddetmeleri bekleniyordu. 1961 tarihli bir filmde, Debord o yıllarda biçimlenen uzlaşmaz radikalizmin ruhunu yakalıyordu: “Oyunu oynamaya niyetli olmadığımı size ancak anlatabiliyorum.”

IS 1957’de Kuzey İtalya’daki Cosio d’Arroscia’da, çoğunlukla kendisinden önceki iki avant garde grubun birleşmesiyle kuruldu; LI ve International Movement for an Imaginist Bauhaus (IMIB). 1960’da “IS, tüm hoşgörülebilir eserlerin kökten yetersizliğine dayanan ilk sanat örgütüdür” diyorlardı. (Daha sonra kendilerini bir “sanat örgütü” olarak değerlendirmeyi tamamen bıraktılar.) IS’de Cezayir, Belçika, İngiltere, Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya ve İsveç’ten üyeler vardı. Ulusal bölümler, yıllık konferanslar ve yılda bir-iki kere Paris’te yayımlanan dergi vasıtasıyla bir arada tutuluyordu. Dergi sudan ucuzdu, kuşe kağıda basılıyordu, kapağı altın yaldızlıydı ve telif hakkı yoktu.

Erken dönem IS, günlük kapitalist rutin ve rollerden çıkıp, daha yüksek bir tutkusal kalitede “durumlar” yaratmakla ilgileniyordu. Şehir planlaması ve mimariyle ilgiliydiler. Şehirde gezintilere çıkıp şehir ortamını yeni bir biçimde deneyimliyorlar, yaşadıklarını ve bulduklarını kaydediyorlardı. “Coğrafi çevrenin (bilinçli olarak düzenlenmiş olsun olmasın) bireylerin duygu ve davranışları üzerindeki belirli etkilerini” inceliyor ve buna “psikocoğrafya” diyorlardı. Sanatın gerçekleştirimi ve bastırımının gerekliliğine inanıyorlardı, ya da sanatın ayrı bir yaşam alanı olarak bastırımı ve sanatın tutku ve güzelliğinin günlük yaşamda gerçekleştirimi veya ona entegrasyonuna.

1962’de IS’deki politik kuramcılar ve sanatçılar arasında bir bölünme oldu. Debord sanatın bölünmez bir devrimci uygulama içinde erimesi gerektiğinde ısrarcıydı. O tarihten sonra IS artık, sanatı yerine geçebilecek bir etkinlik bularak yürürlükten kaldırmaya odaklanmadı. 1967’de Debord’un Gösteri Toplumu ve Vaneigem’in Gündelik Hayatta Devrim’i yayımlandı, ikisi de sitüasyonist perspektiften mükemmel modern kapitalizm eleştirileri sunuyorlardı.

Varlığı boyunca IS’in üye sayısı ortalama 10-20 arasında değişti. Toplamda, 16 ülkeden 63 erkek ve 7 kadın, değişik zamanlarda IS’nin üyesi oldular. Yarısından çoğu değişik zamanlarda kovuldu, diğerlerinin çoğu da istifa etti. IS’in 1’den 5’e kadar olan sayıları ortaklaşa, 6-9 arası çoğunlukla üç kişi tarafından, ve 10-12. sayılar çoğunlukla Guy Debord tarafından hazırlandı (kendisi bu sayılara “en iyiler” diyordu). IS’in son konferansı 1969’da düzenlendi. IS, 1968 sonrasındaki yeni mücadele dönemiyle başa çıkamıyordu. 1972’de resmi olarak dağıldıklarında, yalnızca iki üye kalmıştı, Guy Debord ve Gianfranco Sanguinetti.

PS:Jan D. Matthews tarafından kaleme alınıp Artemis Günebakanlı tarafından Türkçeleştirilen ve Şenol Erdoğan tarafından yayına hazırlanan bu metin bütünü ALTIKIRKBEŞ YAYIN tarafından hazırlanmış olan
“SİTÜASYONİST ENTERNASYONAL” kitabından alınmıştır.
Kitap Ekim ayında kitabevlerinde ve copyleft internet paylaşımında...

21 Eylül 2008 Pazar

Harf


Erekte dişil sokak şiiri
Fantom

19 Eylül 2008 Cuma

Anarchitecture/ Gordon Matta Clark





Dali'nin sergine paralel günlerde modern sanat müzesinde sıkı bir sergi var. Aslında holding sanatseviciliğine ve müze sanatına tavır alan insanlar; aynı zamnda bu sergileri izleyecekler. Çelişik bir durum ama ne yazık gerçek bu.

Anarchitecture
Şilili Sürrealist ressam Matta'nın oğlu Gordon Matta Clark'ta bu serginin ağır toplarından. Kısa yaşamında sanat kadar mimari ve ona bağlı şehircilik alanında da radikal bir ufuk açmış bir anarşisttir Clark. Ustalığı binaları kesip, delerek farklı şeylere dönüştürmektir.
Kentin sistem tarafından soylulaştırılması girişimlerinin ayyuka çıktığı günümüzde legal ya da illegal olarak terk edilmiş, yıkılmış yada yıkılacak binalara müdahale eden Clark'ın yarattığı şiirsel mekanlara dönmekte fayda var.

Nesneleri normal kullanımlarından saptırarak onlara yeni anlamlar ve kullanımlar veren Clark'ın uğraşı, mimari eğitimi almış Sürrealist Matta'ın yapıtıyla de kesişmektedir. Situasyonistlerin kente saptırma yada atlatmalar ile yaptıkları devrimci müdahale kuramları ile Clark'ın pratiğini ele almak gerek.

Açık bina olarak graffitiyle bezenmiş duvarı galeriye sokan Clark'ın pratiğinden 21. yüz yıl sokak sanatçılarının-sabotajcılarının öğrenmesi gereken dersler var...

18 Eylül 2008 Perşembe

Salvador Dali mi, Avida Dolars mı İstanbul da?



Sürrealist Salvador Dali'nin yapıtını sahipleniyor, Sürrealist Devrimin yaşattığımız ruhuna katıyoruz.
Dali'nin mutasyonu olarak Franco ve dolar hayranı Avida Dollars ise holding sanatına çok yakışıyor.

Ülkemizde nükleer santraller kurulması ile ilgili ihalenin en ateşli adaylarından olan holdingin, 2. dünya savaşı sonrası yapıtlarına 'nükleer mistisizm'adını takan Avida Dolars arasında tuhaf bir ensest bağ çıkıyor...

Bu arada serginin İstanbul da bir Sürrealist sloganı ahmakçadır,çünkü İstanbul da Dali sergisinden önce Sürrealistler olduğu gibi, bu sergi sonrasında da olacaktır.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Dünyaya Şişenin Dibinden Bakıyoruz!


Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum

Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam.

Orhan Veli Kanık


ps:
Orhan Veli mutlaka ülkemiz Sürrealizmine emek vermiş ustalardandır. Sürrealist açıdan Orhan Veli ustanın yapıtına bakmak borcumuzdur...