RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

11 Eylül 2008 Perşembe

Dérive/İstanbul, İzmir, Londra/S.E.T-SLAG









Uluslararası festivalin ev sahibi Londra Sürrealist Eylem Grubu-SLAG'in 12 kelimesi oynanan oyunların belki de en etkilisi oldu.

İstanbul'dan yoldaşımız Fantom'un çektiği kentsel yıkıntı fotoğraflarının yanına bir soru eklemişti: estetik nedir?

90'lı yıllarda Stockholm Sürrelist Grubu kapitalist kentin ışıltıları arasına gizlenen değersiz mekanların şiirsel gücüne dair araştırmalar yapmıştı. Bu araştırmalardan ortaya çıkan Atopos kavramı, Sürrealist kentsel gözlem-araştırmalar ile Situasyonist Enternasyonelin psiko-coğrafya soruşturmalarını birleştiriyordu.

İzmir de SLAG'ten Merl dostumuzun 12 kelimesi üstüne yazılan lirik metni Perşembe ve Fantom kollektif üretmişti. Bu metin üstüne yine Onston, metni geliştiren-canlandıran otomatik çizimler yaptı.
Fantom'un uygarlığın yıkıntıları üzerinden attığı soruyu düşünerek İzmir de SLAG'in kelimelerini eyleme dökecektik...

Betonyol'dan Karataş'a inen yol çok dik bir yokuştur ve şehrin tuhaf görünümlerine bir rastlantı gibi açılır. Büyük apartmanların ufuk çizgisi üstünden İzmir Körfezi yeni ve farklı var oluşların ebesi bir gen havuzu gibi karşımıza çıkar. Mavi gök ile denizin ensest temasına tek engel, dudak kenarındaki bir uçuk gibi tekinsiz Yamanlar Dağlarıdır. Dar ara sokaklar, dim dik yokuşlar, labirentimsi mervidenler ve büyük yeni apartmanlar arasına gizlenmiş eski evler... Bu sokaklar, evlerinin rahatında uykuya dalanlar kadar geceleri aşıklara, sarhoşlara, evsizlere de bir örtü sunar.

Bölgenin patolojik yapısı özgürlük ve zorunluluğun tuhaf bir birleşkesi gibidir. Yeni yollar ve yolculuklar için özgürlüğe açılan ara geçitler olacağı gibi, kapitalist kentte tarihsel dokuya, şehrin bin yıllık kültürel uygarlığına tecavüz etmeye hazırdır.
Sokaklarda yokuş aşağı sürüklenmenin yarattığı erotik enerji ile çantamdaki malzemelerden küçük bir erekte şiir pusulası hazırlayıp,körfeze karşı yapıştırıyorum.

Ardından, sürüklenirken karşımıza dikilen duvar yazısı ile sarsılıyoruz: çöpünü müzenin önüne at!
Sanat-sevici, müzeyi mabede çeviren resmi anlayışa karşı halkın doğal bir Sürrealist tepkisi:)
Bu uyarı doğrultusunda 25 metre ilerideki müzenin kapısını fotoğraflayıp,ardından SLAG'in oyununu müzenin yanındaki duvara yapıştırıyoruz.

Karataş'a indiğimizde akan trafik ve kent yaşamına dalmak yerine, eski-yıkık binaların olduğu ilk ara sokağa sapıyoruz. Aklımızda halkın çöplük olmasını istediği müzeler ve Fantom'un estetik nedir sorusu var.

Karşımıza çıkan yıkıntı arkeolojisinin yarattığı psikoloji ile sarsılıyoruz.Yıkıntılar, devasa kemikler, çöpler... Kapitalist kentin kustuğu ama ona direnen değersiz bir mekan ve onun yarattığı şiirsel bir coğrafya...

Bu kemikler acaba bir antropoloji profösörüne mi ait? Yıkıntıların gizlediği devrimci enerji ile canlanan hayaletler kente balyozlarını ne zaman vuracak?

Mekanın verdiği fikirler ile Fantom'un 'estetik nedir' sorusu üzerinden müdahalemi gerçekleştiriyorum. Özgür sanat, hayatın doğal bir parçası olmalıdır. O akademinin düşünce mezarlarının ve müzelerin çöp alanlarının dışındadır;hayatın kalbinin attığı sokakların içinde.
Geleceğin özgür ve birlikçi kentine ulaşmak için..

Rafet Arslan

Hiç yorum yok: