RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

21 Aralık 2009 Pazartesi

Birgün gazetesi- loser dosyası yanıtı

Rocker-Anarşizmin diye bir kavram bence, Türkiye’deki gösterinin hakimiyetindeki sözde muhalif dile ait bir kavram. Dünya literatüründe bu tip kavramların birleştirildiği, beraber anıldığını düşünmüyorum.

Loser-tutunamayan-kaybeden insanlar, toplumun gerçekliğinin vahşeti içinde, yazamayan-düşünemeyen-eyleme geçemeyen yalnız ve mutsuz ruhlardır bence. Sistem kadar, toplum içinde var olamayan, muhalefet denilen toplamada sığışamayan insanlardır. Hazin hayatlardır ve bu insanların akademinin, kültür endüstrisinin ‘entelektüelleri’ tarafından sömürüldüğünden bahsedebiliriz. Ve bu insanların sokağın, loser’ların, Gerçek yeraltı var oluşların istismar edilmesine artık bir son verilmelidir.

90’ların sonuna kadar İstanbul da, 20000’lerin başlarına kadar İzmir gibi şehirlerde canlı bir yer altı hayatı ve buna bağlı kültürü vardı. Fakat gelinen aşamada her şey gösterinin oyun sahasına geçmiş, kavramlarının içi boşaltılmış durumdadır. Yer altı şu an için satışa çıkmış bir kavramdır. Şu an için ülkemizde liberter bir yer altı yaşamı yoktur, yaşanan yer altı kurtlar vadisidir.

Karşıt kültür hareketi, kültür endüstrisinin tüm bu sömürü hareketinin dışında var olan, mücadele eden bir harekettir. Tırnak içinde sanatçılar, entelektüeller, muhalifler kaybedenlerin magazini üstünden kendilerini var etmeyi, alan açmayı, kar sağlamayı bırakıp; karşıt-kültür cephesinde savaş vermelidirler. Gereken şey tüketmek değil üretmek, popüler kulvarların onaylayıcı ruhundan reddiyenin cephesine geçmektir. Bu tutum kaybedenlerin sessizliği bir çeşit sivil itaatsizliğe çevirebilir ve oradan bizlere karşı sürekli bedensel ve ruhsal şiddet üreten sisteme/topluma karşı şiddet hayata geçebilir.

Bu noktada solun kötümserliği, belli bir idrak sürecinin doğal neticesi olabilir. Liberter bireyler ve onların kolektif hareketi olarak ‘sol’ bu yalan, sinizm, sanallık ortamında kötümser olmak zorundadır. Sürrealistler 20’li yılların sonunda kötümserliğin örgütlenmesi çağrısını yapmıştı ve bu gün yaşanan durum W. Benjamin’in ‘ölülerimiz bile payını alacak’ dediği aşamadır, gören gözler için tek kelime ile vahimdir. Kaybedenlerin folklorik bir öğeden çıkarılıp, birer mevzi yoldaşı haline getirilmesi yaşanan gerçeklik terörüne karşı direniş için bir adım olacaktır.

Rafet Arslan

Hiç yorum yok: