‘21. yüzyıl 20 yüzyıldan radikal bir biçimde kopacaksa, bu tümüyle beklenmedik bir formda olacaktır’
J.G. Ballard
Baylar, bayanlar, çocuklar, hünsalar, glbt insanlar, mutant türler ve bedensiz varlıklar; duyduk duymadık demeyin!
Dikkat!
Dikkat!!
Zaman değişiyor sevgili insanlık ve sergilenen küresel piyes bizlere hep aynı hapları yutturmaya devam ediyor. Hep aynı hikayeleri dinlemekten sıkıldık. Ve ‘kısa yoldan’ anlatmak istiyoruz derdimizi. Çünkü; hızın, belirsizliğin, anında değişimlerin, mutasyonun, doğaçlamanın, eklektik olanın merkezde olduğu yeni bir çağı yaşıyoruz biz.
Artık kimse bize 20. yüzyılın ezberi ile gelemez; hele hele 18. yüzyılın naturalist akılsızlıkları ile asla!
Dikkat!
Dikkat!!
Şimdi; tüm bu kaotikliğin içindeki yeni olasılıkları görme vakti. Giriş-gelişme-sonuç istemiyoruz; çünkü bu ilerlemeci, idealist tarih anlayışının edebiyattaki izdüşümüdür ve yaratıcılığı sömürgeleştirmeye yarar. Rasyonalist bir tutarlık isteyemiyoruz; bu sadece hayatımızın en önemli anları olan rüyaları ‘öteki’leştirmeye yarar. Akademik kalıplardan, ayrımlardan, kanonlardan nefret ediyoruz; çünkü onlar özgür imgeyi bir cendere içine sokar.
İnsan türünün kitlesel olarak kişilik bölünmeleri yaşadığı bir çağda, kimse bizden klasik bütünsel anlatılar beklemesin. Varlığın şizofreni, gerçekliğin simülasyonla parçalandığı bir çağda fragman temelli, düzensiz yapılar kurulabilir. Bütünsellik artık hikayenin ilerleyişindeki matematik işleme değil. Hikaye sonunda okurun yapacağı bilişsel sağlamanın içindedir.
Dikkat!
Dikkat!!
Bizim için 21. yüzyılın post-modern hikayesi, artık bir birinden Çin Seddi ile ayrılmış öykü, lirik, anlatı, anı gibi kalıplar tanıyamaz; blog ustalarının öykü-romanlarının kitaplaştığı yeni dünyada. Göndermelerini ustaca kısa anlatısına gömmüş, türsel kısıtlamalardan, dilsel baskılardan uzak, deneysel, bir sınır ihlali yazını;
okurun gözlerinde zeka parıltılarını arayan yenibinyıl öyküsü.
Yeni dalga çoktan başladı: Kısa ve saldırgan. Vahşi ve lezzetli. Ruhsal ve döngüsel. Hızlı ve keyifli.
Hala köy romanı ya da Kemalettin Tuğcu mu?
Hayır; bu yarın değil; çünkü gelecek çoktan gerçekleşti.
Rafet Arslan
Ekim-2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder