RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Santa Sangre; Sürrealist 1 Film midir?


Gizemciliğin içine kapalı bazı okullarına sürekli gönderme yapan bir metafizik, Freud’dan çok Jung kökenli bir psikanaliz bağlantısı ve takıntılı bir sinema aşkıyla yoğrulmuş bir film Sürrealist olarak kabul edilebilir mi?
3 filmiyle Sürrealist sinemada Bunuel ve Svankmajer ötesinde anti-modernist, kendine has bir gerçeküstücü imge yaratan Jodorowsky ile ilgili kesin cümleler kurmak zor gözüküyor.

Arrabal ve Topor ile birlikte kurduğu Panik Hareketi dönemindeki çalışmaları ile (tiyatro, happining ve sinema) yeni, dönemin ruhuna uygun ve şok öğesini canlandıran bir Sürrealizm
kurdukları inkar edilemez. Sürrealist klasik kökene bağlı ama kendi sinemasının damgasını da taşıyan Fando&Lis, kendi anti-modernist metafiziğini ortaya koyduğu El Topo ve Holy Mountain filmlerinin ardından çektiği 3 film(Tusk, Santa Sangre, Rainbow Thief) acaba ne derece Sürrealist filmler olarak okunabilir?

Sadece gizemci gelenek ile bağıntısından dolayı Jungçu bir çizgide gömek zor Jodorowsky’yi, çünkü her filminde çokça Freudyen gönderme demevcut. Kadın merkezli, akışkan(kandan denizler), arketiplere açık imgeler Jodorosky’de geniş olarak vardır ve özenle okunmalıdırlar. Ama Sürrealizmin kendiside de Simon Magus, Yahudi Abraham, Paracelsus gibi figürler merkezi öneme sahip olmuştur. Hatta Bréton; 2. Sürrealist manifesto da açıkça Sürrealizmin hakiki ve köklü olarak okültleştirilmesi çağrısında bulunmuştur.

Jodorowsky de hakikate kafayı takmış, bilmenin acı yolunda ilerlemiş herkes gibi zihni çok karışık biridir ve ondan bir tutarlılık beklemek belki de başlı başına hatadır. Ama şu kesin ki Santa Sangre(ki son 3 filmi içinde önceki üç filmine en yakını olduğunu düşündürdüğü için) birkaç rüya sahnesi ve bolca ruhbilimsel gönderme sayesinde Sürrealist olarak nitelendirilemez.

21. yüzyıl hala kendi Sürrealist sineması bekliyor.


Rafet Arslan(S.E.T.)

Hiç yorum yok: