Sokakta yapılan sanat-eylem faaliyeti mekana her taşındığında pürüzler çıkması normal sanırım.
Sokakta yapılan aktivasyon 1 sergileme alanına, yani mahremiyetin kulvarına taşınırken, sokak mekana girmiyor doğal olarak. Sokak sokakta kalıyor.
İç mekan ise farklı bir formasyona dönüşüyor, yani bir çeşit sokak simülasyonuna. Biz bunu bile bile Banker Han sergisine dahildik.
Her alanın (iç ya da dış mekan) kendine göre kısıtlılıkları, engelleri vardır. Genel olarak üretim yapan her kes bunun farkındadır. İç mekanda sansür yada temsil problemleri olacağı gibi; dış mekanda da kolluk güçleri ve kendini devlet sanan sözde sivillerin baskısı ile karşı karşıyasınızdır. Mekanda genelde kamunun ve toplumun sözcülüğünü organizasyonu yapanlar üstlenir.
Bence asıl handikap, iç mekan içindeki bu tip faaliyetlere sokak kafası ile bakmaktır. Yani hem koordinatörler hem de katılımcılar tarafından da.
Biz bu gün olabilecekleri düşündüğümüzden alan paylaşımı önermiştik. Çünkü koordinasyonu yapanlardan çok çok fazla bir şekilde graffitici-sokak sanatçısı insanlar bir birlerinin işlerini kapamakta, sansürlemektedir. Bu sokakta olduğu kadar, sokağı mekana taşıma iddiasındaki sergiler içinde geçerlidir. Banker Han da bu olmuştur ve hala olmaktadır.
Burada başka işlere müdahaleyi; işleri birleştiren, geliştiren, paslaşan olumlu anlamı dışarıda bırakarak ele alıyoruz.
Belki de tartışmaya başka taraflardan bakmak gerek. Başka sergi alanlarında genelde iş yapan yada yapabilecek bir güncel sanatçının algısı, üretme kültürü, ahlaki algıları ile 16 yaşında sadece sokak boyayan graffitici 1 arkadaşın algısı aynı mıdır? Sokak sanatı- tanımına sıkıştırılmaya çalışılan geniş hareket alanı ile, writer zanaatı üzerinden gelişen grafiti ille de yan yana mı sergilenmelidir? Neden bir kapalı mekana sokakmış gibi muamelesi yapılır?
Neden bir kıç deliği görüntüsünden rahatsız olunur, herkeste yok mu? Ailem de gelip bakacak diyorsan, burası bir sergi çağırmayınız ailenizi; yırtmak yerine bir işi.
Neden ben içki ağzıma koymam gibi gereksiz cümleler sarf edilir, içen belediye düşmanı-münafık mıdır?
Ha belediye sponsor, en yapıcaz? Biz liberterler, her türlü kurum ve kuruluştan uzakta konum alırız, bu etik tavrımızdır. Fakat bir organizasyon da sadece etikle değil, para ile yapılır. Bu etkinliğe belediye olmasa bir şirket, vakıf yada büyük elçilik sponsor olabilirdi, bizce aralarından şu sponsor ok-demek bizim tavrımıza aykırıdır.
Olaya sadece grafiti/post-graffiti/street art/writer diye bakarsak olayın düşünsel, sanatsal, eylemsel yönlerini ıskalarsak; kalkıp slogan yazdı bi adam diye üstünü kapatırız. Situasyonistlerden, ülkemiz yazılama geleneğine ve oradan sokağın sanatı için yoldan çıkmış manifestolara bakmaksak üstünü örten haline düşeriz. Eğer o lirikler düz yazı değil de, bubble letters ile hem de 3 renkte yazılsaydı, büyük ihtimal silinmeyeceklerdi.
Boyamak kadar okumak, kafa patlatmakta lazım.Vs vb…
Bizce bu etkinliğin önemli tarafı yeni dostlar kazanmak, var olan dostlarımız ile eylemek-eğlenmek, uzun lafın kıssası takılmaktır. Çünkü bu tip alanlar, organizatörlerin bile aklına gelmeyecek özgürlük alanları sunar insanlara. İnsanlar üretir, içer, öpüşür, tartışır, tanışır, ,iletişir, kolektif hareketlere girişir. Bu yüzden birkaç günde olsa orada olmaktan, o terastan ufka bakmaktan keyifliyiz.
Bu gelişmeleri, sansür ve manipülasyon konusunda uzman bir basın organında tartışmak, 1 sansürü kınamak için her gün sansür yapanlarla iletişmekte düşülmelidir.
Hele hele 30 kişilik bir içuzayda birilerini tecrit etme yada linç kampanyasına dönüşme riskine girilebileceği yerde. Biraz lütfen sakin olalım.
Telaşa, heyecana gerek yok, mekanı boş verin sokak yerinde duruyor. Aslolan sokaksa ve orada yaşamaya çalıştığımız özgürlük anıysa eğer…
Bizim için grafiti toplum dışı hatta karşıtı bir harekettir. Bu yıpratıcı tartışmalar ile onu lütfen toplumsallaştırmayalım. O öyle ırak, yasak, günah kalsın sokak köşelerinde.
Sokaklar, bu yazda çok güzel gelin beraberce boyayalım-yazalım. Sevgiler
26.06.09
Bay Perşembe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder