RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

20 Ocak 2008 Pazar

Ömer Uluç


Akademi:

Akademizm, kurallar demektir. Kuramsallaşma ve kurumsallaşma demektir. Akademi demek, tasnif demek, ayırma/bölme, etiketlemek, yapıştırmak, zarflara koymak, çekmecelere koymak demek. Bir nevi akademi, bir düşünceler morgudur. Modernin ötesi, 10-15 yıldır oluşan estetiği, bir mantığa oturtmaya çalışıyor. Halbuki ne tarihin ne sanatın çizgisel olmadığı bugün en çok bilinen şey. Dadaizmden ve sürrealizmden geçmiş, bunu yaşamış bir ülkenin sanata bakışıyla, bunu görmemiş ve yaşamamış bir ülkenin sanata bakışı çok ama çok farklı.


Büyük Sis Dönemi:

Çelişkiler, karmaşa, kaos, geleceğin en az belirgin olabildiği 'Büyük Sis Dönemi' diyorum ben buna... Bundan bir yıl sonra politik ya da ekonomik olarak nerede olacağımızı kimse bilemiyor. Bu hakikaten büyük bir yenilik... Sanatçının özgür olması, kendisini özgürleştirmek için en uç yaşam tecrübelerine girmesidir. Örnek olarak Amerikan sanatı, en çok dadaizmi öğrenerek sürrealizmle özgürleşebildi. Amerikan'ın en özgün sanatı olan pop sanatı ve sonrası böyle ortaya çıktı.


Biçim:

Diğer taraftan hemen burada söyleyeyim ki, ne video, ne enstalasyon, ne fotoğraf, ne suluboya gene benim için yasak olamaz ve kısıtlanamaz. Dadaizmin ve sürrealizmin öğretisi her şeyin, her şey olabileceği ya da her şeyin hiçbir şey olabileceğidir. Önemli olan tutarlılık değil, tutkudur.


Sanatın Duruşu:

Bakın, sosyal ve politik meselelerde tabii gibi görünen karşı çıkma niye sanatta tabii ve ideolojik olmasın diyeceksiniz. Olmaz çünkü sanat, toplumsal gelişmelerin aynası filan değildir. Onu ya önceden göstermiştir ya da sonradan sonuçlarını gösterecektir... Dolayısıyla ideolojiktir ama aydınların anlamak istediği anlamda değil. Louise Bourgeois, 1950 tarihli Duchamp'la yaptığı bir konuşmada sanat yapıtının yaradılışını tartışıyor ve sanat yapıtının genesisine ilişkin iki aşamadan bahsediyor. Birinci aşama, yaratım eyleminden önceki durum, sosyolojik ve kişisel açılardan oluşuyor. Yaratım esnasını ise şöyle sıralıyor: yaratma eylemini içeren deneyim, size kullandığınız aracın direnmesi, bir mülk olarak da aracın kendisini sahiplenmek...


Politik Doğruculuk

Sanatçı, doğrucu olmak zorunda değildir. Çelişkilerden de uzak değildir. Zaten de politiktir. Bu noktada aydın ve sanatçı ayrımı var. Bir aydın için bu bir ana program olabilir. Ama sanatçı, aydının girmeye korktuğu yerlerde dolaşır


Hiç yorum yok: