RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

19 Kasım 2008 Çarşamba

Sokaklara Dönmek...


Cins action

ED lirik

13 Kasım 2008 Perşembe

Poetik Terörizm


POETİK TERÖRİZM
HAKİM BEY
çvr: imam mayıs

Acayip danslar etmek gece boyu açık bilgisayar bankacılığı lobilerinde. Yetkisiz havai fişek gösterileri. Devlet Parkları’na yayılmış tuhaf yabancı yapıntılar olarak toprak-sanatı, yeryüzü-eserleri. Evlere kanunsuz olarak girin ama hırsızlık yapmak yerine Şiirsel Terörist nesneler bırakın. Birilerini kaçırın ve onları mutlu edin. Rastgele birilerini seçin ve onları muazzam, faydasız ve hayretler içinde bırakan bir kısmete konduklarına ikna edin – örneğin Antarktika’da 5 hektar arazi ya da kocamış bir sirk fili ya da Bombay’da bir yetimhane ya da bir simya elyazmaları koleksiyonu. Daha sonra bir anlığına da olsa sıra dışı bir şeye inandıklarını fark edeceklerdir ve belki bunun sonucu olarak daha yoğun bir varoluş halinin peşine düşeceklerdir.
Bir ilham ya da bilhassa tatminkâr bir cinsel deneyim yaşadığınız yerlere (kamusal olsun özel olsun) pirinçten anı tabelaları çakın.
Bir alamet peşinde anadan üryan kalın.
Okulunuzda ya da işyerinizde tembellik ve manevi güzellik ihtiyacınızın karşılanmadığı iddiasıyla grev örgütleyin.
Grafitti sanatı, çirkin metrolara ve kımıltısız kamusal anıtlara bir zarafet ödünç verdi – Şiirsel Terörizm sanatı da pekâlâ kamusal alanlarda tatbik edilebilir: adliye lavabolarına çiziktirilen şiirler, parklarda ve lokantalarda terk edilen küçük fetişler, park edilmiş arabaların cam silecekleri altına sıkıştırılmış fotokopi sanatı, okul bahçesi duvarlarına yapıştırılmış Büyük Harfli Sloganlar, gelişigüzel ya da belli alıcılara gönderilen imzasız mektuplar (mektup sahtekârlığı), korsan radyo yayınları, ıslak çimento…
Şiirsel Terörizm’in yaratacağı seyirci tepkisi ya da estetik şok en azından terör hissi kadar kuvvetli olmalıdır – yoğun tiksinti, cinsel uyarı, batıl bir huşu, ani sezgisel kırılma, dadaesk endişe – Şiirsel Terörizm ister tek bir insana ister birden fazlasına yönelik olsun, ister imzalı ister imzasız olsun sanatçının kendisinden başka birinin hayatını değiştirmiyorsa çuvallamıştır.
Şiirsel Terörizm sahnesi, oturma yerleri, biletleri ve duvarları olmayan bir Vahşet Tiyatrosu’nda sahnelenen bir oyundur. Bir işe yarar olması için Şiirsel Terörizm’in tüm basmakalıp sanat tüketimi biçimlerinden (galeriler, yayınlar, medya) kategorik olarak ayrılmış olması gerek. Artık sokak tiyatrosunun gerilla Sitüasyonist taktikleri bile çok iyi biliniyor ve bekleniyor olabilir.
Yalnızca karşılıklı tatmin amacı gütmeyip taammüden güzel bir hayatın bilinçli bir eylemi olan zarif bir baştan çıkarma Şiirsel Terörizm’in nihai noktası olabilir. Şiirsel Terörist, para değil DEĞİŞİM peşinde olan bir güven madrabazı gibi davranır.
Şiirsel Terörizm’i diğer sanatçılar için yapmayın, yaptığınızın (bir süreliğine de olsa) sanat olduğunun bile farkına varmayacak insanlar için yapın. Tanımlanabilir sanat kategorilerinden sakının, politikadan sakının, tartışmak üzere etrafta dolanmayın, duygusal olmayın; amansız olun, risk alın, yalnızca tahrif edilmesi gerekeni kırıp dökün, çocukların ömürleri boyu unutmayacağı bir şey yapın – ancak Şiirsel Terörizm İlham Perisi size hâkim olmadığı sürece doğaçlama takılmayın.
Giyinip kuşanın. Sahte bir ad bırakın. Efsanevi olun. En iyi Şiirsel Terörizm yasaya karşı yapılandır ama yakalanmayın. Suç olarak sanat; sanat olarak suç
BU YAZIKADIKÖY UNDEGROUND POETIX’IN 2.SAYISINDAN ALINTILANMIŞTIR

12 Kasım 2008 Çarşamba

Sokak Savaş Yeridir...


Açık Atlas-Detay/Rad

10 Kasım 2008 Pazartesi

Sürrealist Eylem: Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!


SİTU-PUNK....


Dans Edemediğimiz Sergi...


Sergi Değildir...

Juan Carlos's Dérive...


Dérive: Juan Carlos Otano /Grupo Surrealista del Rio de la Plata

9 Kasım 2008 Pazar

Baudlaire Kentlerde- S.E.T action





S.E.T kollektif sergi action
fotograf Ayşe Özkan-Rafet Arslan
müdahale: bob actor, bay persembe, abdullah uysal, hayali, onston

Saygı 2/Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir!

Saygı/Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir!

6 Kasım 2008 Perşembe

Açık Atlas Notları




Düzayak çivit badanalı bir kent nasıl kurulur abiler?
Mor Külhani/Ece Ayhan


Aşırı modern zamanlardayız. Hız ve ona kanser gibi yapışmış tüketme arasındaki ara-yüzeyde, sadece imgeleri değil, deneyim ve psişik varoluşları da emtialaştırıyoruz. Gündelikten taşıp imgelem dünyasını işgal eden şiddete karşı; bir direniş örgütlenebilinir mi? Öncelikle gösteri’nin imgesinin tahakkümüne karşı imge özgürleştirilmelidir.

Bu yüzden yaşanan kaosun ortasında Ece Ayhan’ın deyimiyle açık atlaslar hazırlamak gerekli. Dünya Ticaret Örgütünün, Nato’nun, Microsoft’un ve her türden devletin dayattığı dünya dışında, olası başka dünyaların resmedildiği atlaslar.

Bu dünyaya karşı, şimdi ve burada oluşturulmaya başlanacak yeni dünyalar, yerel sınırlar ile sınırlandırılamaz. Çünkü Kroker’ın deyişiyle sanal sınıf, Wark’ın deyişiyle vektörel sınıf, Negri’nin deyişiyle imparatorluk küreseldir. Ona karşı, herhangi bir yerde birden oluşacak açık ve özgür bölgeler, yeni varoluşlar, durumlar yaratılmalıdır. İktidarın virüse döndüğü yerde devrimde göçebe olmalıdır.

Dünya şirketlerin ve devletlerin olmadığı gibi insanlarında sahipliğinde değildir. Doğa insana böyle bir tapu ya da işletme hakkı vermemiştir. İnsan merkezli uygarlığın ehlileştirilmesi olarak ekolojizmin kendisi ironidir. Dünya da insanlar kadar kayın ağaçlarının, ahtapotların, otların ve denizlerinde varlık hakkı vardır.

Zamanın hükümdarlığından, çalışmanın köleliğinden, toplumun ve dinin kişiyi ezen kurallarından bağımsız çocukluk, yitirdiğimiz özgür geçmişimizdir. Çocuk şaka yapar, eğlenir, her şeyi oyuna çevirir, gerekirse şımarır yani büyüklerin yaşamının rasyonelliğine gedikler açar. İsterse soyunur, çıplak gezer, ahlakı ve kutsalı hiçe sayar. Sever ve sevgisinde bencildir. Lunaparkların, hayvanat bahçelerinin, çocuk parklarının, kocaman sahillerin taşıdığı devrimci psiko-coğrafyanın sadece çocuklar farkındadır. Bu yüzden açık atlas çocuk naifliğinde gizli devrimci potansiyeli selamlar.

Sokak çocukların oyun, kedilerin yaşam alanı olmasının yanında, farklı güç ağlarının ele geçirme uğraşında olduğu bir cangıldır. Hayat denilen kurgunun Gerçek ile sınandığı bir alan, düğümlerin çözüldüğü bir saflaşma mekânıdır. Tüm canlılığı, karmaşıklığı, iç içe geçmişliği ile başka mecraların olduğu gibi sanatında bir duruş olarak kendini göstereceği bir alandır. Şehrin bütününe giden haritanın çizimi, dar arka sokaklardan başlar.



Bir Mücadele Arenası Olarak Kent

11 Eylül sonrası dünya da devlet, bir güvenlik devleti haline getirilmektedir. Gözetleme, denetleme, dinleme, fişleme uygulamaları her türden, insan hakları ihlaline karışmıştır. Güvenlik devleti denilen şey aslında bize 1984 kadar tanıdıktır. Otorite sahiplerinin bilgiyi tahakküm aldıkları bir dönemde, sivil itaatsizlik de insanların hayatını ilgilendiren bilgiyi insanlarla paylaşacaktır. Şehir sistemin medyası ile karşıt-medyanın muharebe alanıdır.

Ülkemiz de sanata ya da hayata dair radikal tahayyülleri olan insanların kentçilik üstüne stratejiler geliştirmemiş olmaları ironiktir. Mimari sorunu, sadece üslup ya da estetik form kaygısının parçası değildir, tıpkı her sosyal alan gibi uzmanların kontrolüne bırakılamaz. Kentsel kibarlaşma aynı zamanda soylulaştırma çabasıdır. Kapital için kentin ‘açık şehir’ haline getirilme çabasıdır. Böylece eskimiş, gözden düşmüş bu mahallerin toplumsal bilinçdışında birikmiş enerjileri yok edilecek ve tamamıyla gözetleme-denetim ağına bağlanacaklardır. Mülksüzlerden boşaltılmış, temizlenmiş, kibarlaştırılmış mahallerin arsaları üzerinden kapitalin üretim-tüketim-yeniden üretim döngüsü hâkim olacaktır. Dev gökdelenler, yıkıntıların işaret fişekleridir.

P.K. Dick, “Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi” romanında dünyayı koca bir çöplük olarak resmeder. Çöp artık her yeri ele geçirmekte, çöple baş edilememektedir. Modern uygarlığın son durağında dünyanın hâkimi çöptür. Evrimin yeni aşaması ise insanın çöpleşmesidir.

Değersiz görülen mekânların sakladığı şiiri deşifre etmeye çabalıyoruz. Tarihin şu anında, yıkımın doğuracağı yeni tutkuları gözlemleyip, özgürlüğün çatal dilini yaygınlaştırmak görevi, faillerini beklemekte… Birlikçi bir idealin çıkış noktası, ayrılığın eleştirisidir. Yabancılaşmanın son durağında insan ruhunun röntgenini çekebilme şansımız olacak mı, sorusuna ne yazık bir yanıtımız yok.

Düşler kadar kâbuslar da haritalanır. Ütopya manzaraları ile dis-ütopik kehanetler hep yan yana durur imgemizde. Karanlığı unutarak, yok sayarak aydınlanmak imkânsızdır. Ve bu günün kâbusu, yarının mücadele edilecek gösterisidir.

Ama her şeye rağmen ‘düz ayak çivit badanalı 1 kent nasıl kurulur abiler’ sorusunun olası yanıtlarını aramak ve mücadele etmek gerekir. 7 Kasım saat 7’de daralan da belirecek 4 metrelik açık atlas Ece Ayhan’ın sorusuna paralel yakılmış bir işaret fişeğidir.


Sonuç Olarak: Bu 1 Situasyonist Sergi Değildir!

Situasyonist Enternasyonel’in oluşumunun üzerinden 50 yılı aşkın zamanın geçmesine rağmen, ne yazık ki ülkemizde bu eylem-sanat hareketine dair ne yazık ciddi bir tartışma ve bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu da hareket ile ilgili birçok yanlış kanının oluşmasına sebep olmuştur.
Ülkemiz sanat-eylem tarihçesinde Situasyonist bir eylem grubu olmamış ve hali hazırda bulunmamaktadır. Bu yüzden Karşı sanat ve projeyi oluşturan dayanışma grubu çok ciddi bir sorumluluğun altına ya da taşın altına el atmıştır.

Özel olarak bu proje kapsamında Situasyonist Enternasyonel’e selam durma; ona bu günden bakma ve sağladığı pratik imkanları ele alma çalışmasıdır. Genel olarak yürütülen bütüncül proje Tüyap Kitap Fuarındaki dokümanter sergi ve etkinliklere paralel güncel bir sergi yapma fikrinden ortaya çıkmıştır. Bu yüzden Karşı Sanat Çalışmaları, 6:45 Yayın, daralan ve haziran ayından beri toplantılara katılan, emek veren tüm proje katılımcılarına teşekkür ederiz.

Sokağın sanatının, güncel sanat piyasasının standart günde Bu 1 Situasyonist Sergi Degildir sergi aktivasyonu, sergi aşaması öncesinden başlamak üzere kolektif üretim ve yeni bir tarzda sunum mantığı ile hareket eder.

Şehri sıradan bir yüzey değil bir beden olarak ele alan ve mimari üstünden var olanın sıkı bir eleştirisini yapabilen Murat Akagündüz’ün yapıtları harici tüm yapıtlar kolektif enerji ile hazırlanmıştır. Akagündüz’ün kent peyzajları, muhalif dil için araştırılması gereken psiko-coğrafya notları olması sebebiyle kolektif süreç ile iletişe geçmeye oldukça elverişlidir.
Yavuz Tanyeli, insan ruhunun karanlık tarafını da deşmeyi beceren bir yaratıcı. Tanyeli'nin özgun ifadelerle yapıtlarında sık sık işlediği yabancılasma kavramı, Situasyonist Enternasyonel ile benzer sorgulamalara ulasır.
Özgür Korkmazgil, Situasyonistlerin hedef aldıgı tüketim cılgınlıgının ışılyılı bir nesnesini izleyiciye sunuyor. Hiper-realist piliç, insan ruhunun yoksullaştıkça, parıldayan gösterinin bir sembolüdür adeta..

Sürrealist Eylem Türkiye aktivistleri tek tek etkinlik kollektivitesinin parçası oldular ve sokaktaki üretimleri ile ve blogları ile sergi fikrini beslediler. Arjantin ve Uruguay Sürrealist hareketini temsil eden Grupo Surrealista del Rio de la Plata, grubun sözcüsü Juan Carlos Otano’nın hazırladığı bir afiş ile Lautreamont’un doğduğu topraklardan sergiye selam verdiler.

avaMgardist’in sergi bünyesindeki sokak performansları 6- 7- 8 Kasım günleri, sabah işe gidiş vaktinde Tünel’den Karaköy’e inen Yüksek Kaldırım caddesi-yokuşu ve çevresinde yapılacaktır. “Dikkat Tiyatro Var” adıyla etkinlikte yer alacak performansın görüntü kayıtlarından oluşturulacak video da daralan’daki sergide gösterilecektir. avaMgardist, Abdullah Uysal’ın hazırladığı kurgu üzerinden, İzmir ve İstanbul’daki katılımcılarının oluşturduğu kolektif süreç ile etkinlik performansını hazırlamıştır.

Proje davet edilen diğer insiyatifler ve sanatçılar kişisel yaratıcılıklarını, kolektif tartışma-çalışma pratikleri ile uygulama yeteneğinde sanatçılardır. Bu maksatla belirlenen sergi katılımcılarıyla bir çeşit atölye mantığı ile 4 aylık bir çalışma yürütülmüştür. Dilimize kazandırılmış az sayıda Situasyonist metni tartışarak başlayan süreç, yeni çeviriler, sergi koordinatörünün ve proje paylaşım grubundan dostların özgün metinlerinin ortaya konup tartışılması ile devam etmişti. Ardından sergi alanında yapılacak bireysel ve kolektif yaratılar, koordinatörün çizdiği özgür alan içinde topluca tartışılmıştır.

Sergi koordinatörü; katılımcıların sergi öncesi sokaklarda kentsel oyunlar oynamaya ve kendi müdahalelerini göstermeye dair şenlikli bir baştan çıkarma stratejisi izlenmektedir. Açılış öncesi sergi katılımcılarının yaptıkları sokak işleri sergi blogunda yer verilerek etkinlik olayın ruhuna uygun olarak sokakta başlatılmıştır.

Sonuçta bu sergi mekanının tümü bir kolaj olarak tasarlanmıştır. Devrimci avant-garde gelenekle ilişkiye giren, hayat ile sanat arasındaki sınırları kaldırma çabasına destek olan bir sergidir.

Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor ve Situasyonist geleneği buradan selamlıyorum.

Rafet Arslan