RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

29 Haziran 2008 Pazar

Ted Joans Yaşıyor!


“ TED YAŞIYOR!”

Televizyon, aile, yeni bir ev, araba maddelerinin topluma enjekte edildiği 1950’lerin Amerikasında, Ted Joans asıl öğrenimini, New York sokaklarında gördü. Beat kuşağına yataklık eden Greenwich Village’da, “kara kedilerin” Harleminde gün ve geceler boyu sürüklenirken isyanın sesini şiirlerine soktu. 1950’lerdeki, flaneurleri, fahişeleri, serserileri, kanun dışıları kucaklayıp överken, 1960’larda hipi hareketinin yarattığı imgelerle, kapitalist toplumun tüketim metasına dönüşmesini eleştiriyordu.

Yaşadıkları, gördükleri, nefret ettikleri, kısaca deneyimlediklerini şiirine katıyordu, legal bir sanat eğitimi almış ressam/şair. Allen Ginsberg’in teşvikiyle şiirlerini kafelerde okumaya başladı, yazdıkları eyleme dönüşmeye başlamıştı. Ted Joans, beat ritmindeki şiirlerinde ‘1950’lerdeki orta sınıf burjuva aile yapısıyla’ dalga geçiyor, oyun oynuyordu çocuksu masumiyetiyle.

Haydi hepimiz güvencedeyiz oyununu oynayalım. Hepimiz 9’dan 5’e kadar çalışmayı oynayalım ve Westchester’daki villa evler için, duvardan duvara halılar için ödeme yapmaya çalışıyoruz, parlak arabamız, renkli TV, hi-fi, kurutucu, derin dondurucu ve Jones’ların diğer ihtiyaçları için bitmek tükenmek bilmeyen taksitlerimizi ödüyoruz. (Playmates-Oyunarkadaşları şiirinden)

Sadece oyun oynamakla kalmıyor, ayaklanmaya kışkırtıyordu, devrimin yalnızca siyahlar için değil beyazlar için de olduğunu, beyazları ya da beyaz gibi düşünen siyahları ötekileştirerek hem de onlara bağırarak, onlara seslenerek muştuluyordu. Malcom X’in deyişiyle Tom Amcalar gibi bakmamaya çağırırken insanları, Ted Joans, aslında siyahları sürrealist bir aydınlanmaya çağırıyordu. 1968’de Kara Çiçekler “Black Flowers” bildirisini dağıttı. Şiirsel düş gücü silahıyla insanları Amerikan emperyalizmine karşı ayaklanmaya çağıran sürrealist bir manifestoydu bu. Benjamin’in deyişiyle, “Avrupadaki kemikleşmiş liberal-ahlaki-hümanist özgürlük idealini ilk tasfiye edenler gerçeküstücülerdir.” Amerika’da ise, bu idealin benzerini 1950’lerde inşa etmeye çalışanlara karşı ilk hareketi beat kuşağı başlatırken, Ted Joans bu harekete, sürrealist ruhu ve eylemi sokan ilk Amerikalıdır. Özgürlük dolu dolu yaşanmalıdır, tüm gerçeküstücülerin peşinde koştuğu “sarhoşluğun gücünü devrime kazanmak” sloganıyla, şiirle, kolajla, resimle, jazzla ve graffitiyle.

Bird lakaplı caz üstadı, çok sevdiği arkadaşı Charlie Parker öldüğünde, Joans ve onun isteğine uyan üç Bird dinleyicisi, tebeşirlerle, New York duvarlarını “Bird Lives” yazılamaları ile donatır. Ruhunu sokaklara yansıtan, ruhunu sokaktan besleyen Joans’u grafitti hareketinin başlatıcılarından biri olarak sayabiliriz.

Ted Joans, sürrealistlerin temel noktası kolektif bilinç ruhuyla üretti. Sürrealizmin sadece bir resim yapma yolu olduğu düşüncesinden insanları uzaklaştırmaya çalıştı. Kolektif kolajlar yaptı. Long Distance Exquisite Corpse projesinde leziz ceset oyununu resme taşıdı. Sürekli devam eden bu ortak çalışmaya bütün Beat Kuşağı dostlarını, Kerouac, Ginsberg, Peter Orlovsky, Leroi Jones ve Burroughs’u kattı. Joans Burroughs’u bu projeye nasıl dahil etmeyi başardığını şöyle anlatıyor:

Boulder’da odasına gidip “Bill, senin buna katkı yapmanı istiyorum.”
“Evet, duydum. Sürreal bir şeyin var. Biliyorsun ben çizim yapmam, yazarım.”
“Yazmanı istemiyorum. Sadece çizgileri takip et.”
“Kimin çizgilerini takip edeyim Ted?”
“Birisi çizgiler bırakmış, sen bu çizgileri alıyorsun ve ne istersen onu yapıyorsun.”
“Çizim yapmam Ted”
“Hiç karalama yapmadın mı?”
“Bazen otururken, bazen de telefon çaldığında”
“Tamam, o zaman telefon çalana dek bekle.”
Telefon ben oradayken çaldı ve telefondaki kişiye benim orda o sürreal düşüncelerimle bulunduğumu söyledi. Sonunda onu durdurmak zorunda kaldım, çünkü sonraki çizgilere doğru gidiyordu, hepsi bu işte. Yaklaşık bir sene içinde, Bill ressamdı. Paul Bowles, Bill’in kendisine şunları yazdığını söylemişti:
“Paul, bu kahrolası resimler yüzünden yazmaktan daha çok para kazanıyorum. Başka bir kitap hiçbir zaman yazmayabilirim.”

Ted Joans’un yaşamdaki ve kolektif üretimdeki en iyi işbirlikçisi, Laura Corsiglia idi. Laura, Joans’un şiir kitaplarının bazılarının çizimlerini yapmış ve Ted ile çevrelerini üretime teşvik eden bir atmosfer oluşturmayı başarmıştı. Çok sevdiği koca çocuk Ted öldüğünde, Laura, Ted’in sokaklarda yaşatılmasını, sokakların “Ted Lives” yazılamasıyla doldurulmasını istedi.
Sürrealist ruhu, kolektif bilinci ile beat kuşağının sürrealist temsilcisi olan Ted Joans’un şiirleri, kolajları bizleri düş dünyamızı açmaya ve devrimi yaşamlarımızda başlatmaya çağırıyor.

Ayşe Özkan

Hiç yorum yok: