RUHUN SOKAK GÜRÜLTÜSÜ DÜŞ RİTMİNDE

THE DIN OF STREET SPIRIT SOUNDS IN THE RYTHME OF DREAMS

31 Ocak 2011 Pazartesi

İsyanın Ruhu: Mısır Kadınları/Spirit of the Revolt: Women of Egypt







İsyanın Yeni Dilleri: Kahire/ New Languages of Revolt: Cairo

    "Revolution, people, revolution"



    "The people want the regime to fall"


    "Fuck you Hosny"

    "No to Mubarak, no to Nazif, no to Sorour"

"This is the end of injustice"

Tarih ve Zaman/Time and History

"Geri dönüşü olmayan zaman, hükmedenin zamanıdır; ve bu zamanın ilk ölçüsü hanedanlıklardır. Yazı onun silahıdır. Dil, yazıyla birlikte bilinçlerarası dolayım olarak tam bağımsız gerçekliğine ulaşır. Ama bu bağımsızlık, toplumu oluşturan dolayım olarak ayrı iktidarın genel bağımsızlığıyla özdeştir. Yazıyla birlikte, artık canlıların dolaysız ilişkisine taşınmayan ve bu ilişkiye aktarılmayan birbilinç ortaya çıkar: Kişiliksiz bir hafıza, toplumu yönetmenin hafızası. 'Yazılar devletin düşünceleri;arşivler ise hafızasıdır'(Novalis)"

Guy Debord/Gösteri Toplumu
(Bölüm5, Tarih ve Zaman, başlık 131)

Çeviri: A Ekmekçi&O. Taşkent

*

"...This irreversible time is the time of those who rule, and the dynasty is its first unit of measurement. Writing is the rulers’ weapon. In writing, language attains its complete independence as a mediation between consciousnesses. But this independence coincides with the independence of separate power, the mediation that shapes society. With writing there appears a consciousness that is no longer carried and transmitted directly among the living — an impersonal memory, the memory of the administration of society. “Writings are the thoughts of the state; archives are its memory” (Novalis). "

Guy Debord/The Society of the Spectacle
(Chapter 5: Time and History, 131)

Translated by Ken Knabb.

30 Ocak 2011 Pazar

S.E.T Kelebekleri 4/Papillons of S.E.T. 4


4st:
Long live the union of coincidence


SET “göçebe” araştırmalar bürosu/Kadıköy, merdivenler

S.E.T “nomad” bureau of research/Kadıköy, stairs


Ps:
dizayn by cins

bu bir kolektif şiirdir/this is a collective poem

bu bir kolektif şiirdir.


savaş kendinle

sıkı dövüş

acı çek ve yok et

aynı zamanda hem kazan hem kaybet

kendi varoluşunun kurbanı ol

ve tabii bir heykel ya da bir dizi destansı şiir biçiminde ölümsüz kal

tabii ki

öz yıkım

tüm aynaları kır

hayır, bırak kalsınlar, ki kendinin ne hale geldiğini görebilesin

ve merhametsiz ol.


(Bu mutlaka bir kolektif şiirdir. Tamamen kendiliğinden oluşmuş – katkıda bulunanların farkındalığına aldırmadan.)

[Katkıda bulunanlar Gogo Davanelou, Rafet Arslan, Zozan Gemilerördü ve Theoni Tambaki'ydi]

(çeviri: anıl karol)

*
this is a collective poem.

make war with yourself

fight hard

suffer and destroy

win and lose at the same time

be the victim of your own existence

and of course remain immortal in the form of a statue or a set of heroic poems

of course

self destruction

break all mirrors

no, let them be so that you can look at what has become of yourself

and be merciless.


(This is definitely a collective poem. Born out of sheer spontaneity - regardless of its contributors' awareness.)
[The contributors were Gogo Davanelou, Rafet Arslan, Zozan Gemilerördü and Theoni Tambaki]

25 Ocak 2011 Salı

havai fişekler:ön yıkım gecesi/Fireworks: pre-destruction night

havai fişekler:ön yıkım gecesi


23 Ocak-pazar gecesi Kadıköy Gram'da uzun süre akıllarda kalan bir gece gerçekleşti. Yıkım 2011 kampanyası için tinsel havai fişeklerin atıldığı, onlarca kişinin kollektif çizme-boyama-yazma eylediği, oyunlara daldığı şiirsel bir gece.

zamanda yolculuk:
(yıl 2004, İzmir/Hayalbaz, ilk tanışma anı)
onston: hey beraber yazıp-boyayalım ne dersin?

Video gösterimleri ve canlı performanslar ile renklenen gecenin sonunda dj setlerle dansın sıcak ve akışkan evrenine dalındı.

Gerisi sokak harekatları, gün batımından şafağa alirıza zombi çorbacısı ve fantom'un dilinden Kadıköy'e salınan Artaud'un inatçı mumyası.

Yıkım çoktan başladı, kampanyayı taçlandırıcak 12 Mayıs'taki sergi açılışına dek sokakta, performanslarda, netteki adalarda, hayatta yıkmaya,kurmaya,paylaşmaya, arıza olmaya devam ederek.

gece de olan üreten-paylaşan-emek veren, katılan herkese ve de gecenin sadece ev sahipliği değil yoldaşlığını da yapan Gram Kadıköy'e teşekkürlerimizle.
S.E.T



 
Fireworks: pre-destruction night



On Sunday 23rd January, in Kadikoy Gram, it occurred a night which will be remembered for a long time. A poetic night where spiritual fireworks were set off for theeventDestruction 2011, a poetic night where tens of people carried out collective drawing, painting, writing , a poetic night they dived into games.

Time travel :
(year 2004, izmir-Hayalbaz, the meeting moment)
Onston: hey let's write-paint together, right?

Video shows and live performances started the night. With DJ plays, all dived into the warm and fluent space of the dance. And the rest is street acts, from dusk till dawn Ali Riza's soup restaurant and the stubborn mummy of Artaud swayed by the tongue of fantom

Destruction has already started. It will go on being trouble in destroying, building and sharing up to the opening of the exhibition on 12 May with performances on the street and islands on the net.

Thanks to everybody who participated the event, produced-shared-worked and thanks to Gram Kadikoy, not only for being the host of the night but for their invaluable companionship.

S.E.T

24 Ocak 2011 Pazartesi

SET'in Kelebekleri 3/Pappilons of SET 3


3st Papillon: 1May, 2 May, 3 May


SET "göçebe" araştırmalar bürosu, Kadıköy, merdivenler
S.E.T “Nomad” Bureau of Research/ Kadıköy, stairs

ps:
designed by cins

19 Ocak 2011 Çarşamba

İllüzyonlar yüzyılı–siber ayaklanma–şeylerin yer değiştirmesi / The Century of illusions-cyber riot -displacement of things

Yaklaşık bir aydır Tunus’ta devam eden ayaklanmalar, 17 Aralık'ta üniversite mezunu olmasına rağmen işsizlik nedeniyle seyyar satıcılık yapan 26 yaşındaki Muhammed Buazizi'nin sebze tezgâhının elinden alınmasını protesto için kendisi yakarak hayatını kaybetmesinden bu yana; protesto gösterilerinde tepe noktasına ulaştı.  “Demir yumruk” lakaplı diktatör eskisi Bin Ali'nin vermek zorunda kaldığı tavizleri ve ardından ülkeden kaçmasına rağmen ayaklanmalar durmak bilmiyor. Şimdi ise ateş Fas ve Ürdün’e sıçradı.

Doğan iktidar karmaşası, ölen protestocu sayısının 80 e çıkması, polis ve ordunun gücünü arttırması, cezaevlerinden firar ve yangınların, yağmaların, sokak eylemlerinin artması isyanın şimdilik devam edeceğinin göstergelerinden.

Bir askeri darbe sonrası uzun süreli baskı ile yönetilen Tunus halkının bazı basın kaynaklarına göre örgütlenme biçimi, kendiliğinden sokak hareketine taşan Facebook ve Twitter gibi sosyal internet ağları üzerinden bir siber örgütlenme modeli.

Küresel kapitalizme karşı küresel isyanlar yüzyılının başında öngörülebilir ki elektronik ortam, bilgi ve bilişim teknolojisi devlet iktidarının önemli bir parçası haline gelmeye başladıkça ve güce dönüştükçe, isyanın sivil örgütlenmesinin bir alanının da aynı teknolojinin kullanımı üzerinden sosyal ağlarla yürümesi, net’tin özgürleşmeci kullanımları sürecin doğal bir sonucudur.

Sanal iktidarların gerçek iktidarların yerini alması, gerçek ya da hakikate ait perspektiflerimizi ortadan kaldırmıştır. Başka bir uzamdan yönetilmeyi tersine çevirdiğimizde o aynı başka uzamdan ayaklanma mümkün kılınabilmektedir. Ve Tunus’ta iktidarın sert gerçekliği ortadan kalktığında elimizde geç kalmış liberal ve sosyal ekonomik politikalarla yeni sisteme uyum sağlamış sibersistemler tarafından yönetilen ayaklanmadan caydırılmış yeniden simüle edilmiş hipergerçek haritalarda yaşayanlar kalacaktır.

Tunus ve çevresindeki ayaklanma batı merkezli modernizmin acı faturasının bakiyesidir. 20. yüzyılda özneleşmesine izin verilmeyen haklar, şimdi postmodern dönemde 20. yüzyılın isyancı ruhunu geri çağırarak ayağa kalkıyorlar. Bu isyan dalgası, 21. yüzyılın dipten gelen dalgasından bağımsız, son 300 yılın iflas etmiş politikalarına karşı bir artçı saldırı kabul edilmelidir. Ama bu günde tüm akışkanlığı ile bu isyanlara sızmıştır, isyancıların teknoloji kullanımından bir protesto olarak intihar eylemlerine dek.

Buazizi’nin intihar eylemi akla, geçtiğimiz ay İMF konulu görüşmeler esnasında Romanya meclis binasındaki intihar eylemini, geçtiğimiz Şubat ayında Teksas’ta vergi dairesine intihar dalışı yapan Joseph Stack, yaşamı protesto edip canına kıyan Dicle hoca. Geçtiğimiz yüzyıl başında bazı nihilist eylemcilerin ve Dadacıların ard arda intihar etmelerini hatırlatıyor. Kuşkusuz bireysel yıkım’ın en çıplak ifadesi olan intihar ve onu besleyen nihilizm gelişecek ruhsal direnişle, kendini tahripten toplumu tahrip etmeye evirilecektir. .
Bu isyanlar bölgedeki ülkelerde kısmı demokrasi, daha liberal bir hayat algısı ve küresel sisteme daha doğal bir uyum ile neticelenir.
21. yüzyıl ise sislerle kaplı bir köşede kendi ayaklanmacılarını bekliyor.

Ve gerçekliğin sınırları sonsuza çekildiğinde, henüz sisli bir bulutun ardında olan geleceğin ayaklanmacıları gerçeküstünün derinliklerinden lanetlenmiş evrene düşlerini aktarmaya devam ediyor olacaktır.

Sürrealist Eylem Türkiye
17.01.2010
................................
The Century of Illusions: Cyber-Riots and the Displacement of Things

A month of rioting in Tunisia came to a climax when 26-year-old Muhammed Buazizi burned himself to death in protest at the confiscation of his stall. Buazizi was a university graduate, but earned his living as a street-seller. Although the ruined dictator Bin Ali – the so-called Iron Fist – was forced to make concessions and then fled the country, the riots continued. Now the fire has spread to Morocco and Jordan.



The arising governmental confusion, the death toll among the protestors reaching currently 80, as will police and army repression, activities on the streets, fire, looting and escapes from prison are all indicators that riots will go on for the moment.

According to some reports in the press, the Tunisian people, who suffered years of oppression following a military coup, have turned to new forms of cyber organising, as online networks like Facebook and Twitter have been used to organise social protest.

At the beginning of the century, we can predict that there will be global revolts against global capitalism. Electronic media, information and technology are becoming increasingly important tools of state power, and are thereby being transformed into forms of power themselves. The use of technology by civil organisations and social networks for the purposes of revolt, and the pursuit of liberation via the net, are natural consequences of this process.



The replacement of real power with virtual power obscures our view of what is true or actual. When we turn upside down the fact to be governed in another space, we can also foment uprisings in that other space. And when the harsh reality of power in Tunisia has finally been eliminated, those who have adapted to the new system and its liberal socio-economic policies, those who have been led away from the uprising by cyberpower and have been living in re-simulated hyperreal grids, will remain.


The uprising in Tunisia and surrounding countries is the remaining balance of the bitter invoice issued by western-centred modernism. Now, in the postmodern period, those who were denied the status of subject in the 20th century are standing up and invoking that century’s spirit of revolt. The current wave of rebellion, spontaneously arising at the start of the 21st century, must be recognised as a rearguard action against the bankrupt politics of the last 300 years. But, today with all its fluidity has filtered into all uprisings from the use of technology by rebels up to the suicides as an act of protest.


Buazizi’s act of suicide recalls other such recent acts. Last month a man attempted to commit suicide by jumping from a balcony at the Romanian parliament during a discussion of measures demanded by the IMF. Joseph Stack committed suicide by flying his plane into an office building. Dicle Koğacıoğlu, a young university lecturer, killed herself in protest at life.

Undoubtedly the act of suicide – the most naked expression of individual destructiveness – and the nihilism that feeds it will ultimately be replaced by spiritual resistance, and will turn from the destruction of the individual to the destruction of society.

The riots will result in these countries in partial democracy, a more liberal outlook, and a more complete adaptation to the global system. Standing in a foggy corner, the 21st century still awaits its own rebels.
And when the boundaries of reality are stretched to infinity, behind the misty clouds the rebels of the future will still be transmitting their dreams, from the depths of surrealism to the damned universe.

Surrealist Action Türkiye

17th January 2011

ps: thanks Merl Fluin

18 Ocak 2011 Salı

"Ön Yıkım" Performans Gecesi/"pre-Destruction" night


her şeyin kendini ancak kendiyle gerçekleyebildiği yerde...”.



23 ocak 2011 şebeke / S.E.T. “önyıkım” gecesi.



YIKIM /DESTRUCTİON 2011, kampanyasının ilk işaret fişekleri elbette ve mutlaka bu gecede atılacak.


Şebeke ‘ring’ dj set, video gösterimleri, kolektif üretimler ve sürpriz performanslar…

Sadece geceyi değil tüm günü işgal eden, kolektif yazılıp-çizilecek-boyanacak-kolajlanacak,

her gönüllü katılımcıya açık şenlikli bir sanat-eylemi.


Muhtemel Etkinlik Programı:

kolektif üretim saatleri: 18.00 - 20:30 (gram 2. kat / bu etkinlik açıktır. çok açık.)



DJ,

video,

canlı performans

saatleri: 21:00 - 01:00


Dj’s:
Onston, Yasemin Yüksel, Rad, AltKomşu, Mert Ülkümen…

Canlı performans:

Sami Baha (kısa konser)

Zozangemilerördü & altkomşu (şiir-elektronik-müzik-dans)

Bora Şimşek (PERFORMANS)

Can Tan&Bay Perşembe (şiir/makarna/ortanadolu/korkufilmi/müzik)

(şiir/voodoo)

Fantom&Gayesu Akyol (şiir/ şamanik şifa teknikleri)


ve mutlaka gecenin nerelerini açıp neler göstereceğini yüce kosmos dışında kim bilebilir ki?
..................

SET's "pre-Destruction" night in Kadıkoy Gram 23 January 2011

One of the starts of the festive project of action, Destruction 2011 will be held on Sunday, January 23 at Gram Kadıköy. “S.E.T/Sebeke Pre-Destruction Performance Night” with surprise activities

16 Ocak 2011 Pazar

S.E.T Kelebekleri 2/Papillons of S.E.T. 2


Love is a matter of organization, just think of it, guys !


P.S. : extracted from the poem of the great liberterian, public enemy, Turkish poet Ece Ayhan

15 Ocak 2011 Cumartesi

zaman

yıkıldı..

zavallı zozan



zavallı zozan,


1.

sokakların aynası kırık, ölüyoruz diyorum
umut uzaktaki kuzen, çoktandır görmedim
yaşamak zul ve ölümden menkul
herkes bir diğerine üçüncü köprü
zavallı inanç lağvediyor kendini.

2.

eskiden bir şeyler vardı eskimeyen
sokaktan bir davulcu geçer ben ağlardım
küçük olan her şey semirdi ve hayat
ne bulduysa açıkta
ne bulduysa kemirdi.

3.

kaşıntı hali bitmek bilmez
kırık kalemlerle yazıyorum.

4.

plastik bir gerçeklik çok lezzetli
sahilimize tank indirdiklerinde biramız yarım olacak
beni çağırdığında cellat ben çokça ölü
ve mahşer yerinde bütün genç kızlar çıplak
öleceğiz diyorum her yer kapkara zift
öleceğiz ve kimse oralı olmayacak
doğumumuz suskun oldu evet fakat
ölümümüz de bir o kadar mutevazı, heyhat.

5.

sokakların aynası kırık silme uğursuzluk
şarkılar ortasından ikiye ayrılmış ve
“bazı insan dayı olamayacak kadar yeğen”
yeşeren ve sararan bir gerçeklik
hiç de dönüşken olmayan elektronik sesler
bu sabahların bir anlamı yok.

6

bütün bir kışı kendimi öldürerek geçirdim
ve kahretsin yine çirkin bir yaz
terlemek de olmasa bilmeyeceğim
hayatta mıyım diye soruyorum anneme
vatan bölünmez diyor.

7.

plastik bir gerçeklik ve elektronik sesler
anlamı çöpe attım çöpçü geçmiyor.




zozan gemilerördü, temmuz başı ’10, izmir


10 Ocak 2011 Pazartesi

S.E.T'in Kelebekleri/Papillons of S.E.T



1924 yılında Grenelle sokağı, 15 numarada açılan Gerçeküstücü Araştırmalar Bürosu, bir baştan çıkartma, enerji, toplanma, saldırı merkeziydi. Gerçeküstücü Büro, özellikle yöneticiliğini yapan Artaud’un papa’ya, psikiyatri kurumuna, Daila Lama’ya yazdığı mektupların ateşi ile akıllardadır. Birçok farklı eylemin yanında Gerçeküstücü Büro düzenli papillon(kelebek) adı verilen bildirileri yayınladı.


Bizler de S.E.T olarak 21. yüz yılın yeni kelebeklerini oluşturmaya karar verdik. Daha renkli, güncel, mutant kelebeklerimiz ve onları kaplayacak üretim/alıntılama/çalıntılamalarımızla.

İlk kelebek şimdi havalanıyor, artık her hafta başı yeni bir S.E.T. kelebeğiyle buluşmak üzere.

Kelebek 1:  Yaşasın ihtimalsizlik, yaşasın itaatsizlik!

S.E.T “göçebe” araştırma bürosu/Kadıköy, merdivenler

ps:
kelebek dizayn by cins
...........................

Papillons of S.E.T


In 1924, the Bureau of Surrealist Research located at 15 Rue de Grenelle was a center of seduction, energy, gathering, attack. The Bureau is especially in people’s minds with the fever of letters to Pope, the psychiatry institution, Dalai Lama written by Antonin Artaud who directed the Bureau. Apart from many actions, the Bureau of Surrealist Research published periodically flysheets (papillons). As S.E.T. we have decided to make up the new papillons of the 21st century. With our more colorful, current, mutant papillons and our productions/cross-references/plagiarism which will cover them.

The first papillon is now taking off. From now on, every week we are going to meet with a new S.E.T.’s papillon.

1st Papillon: Long live improbability, long live disobedience !

S.E.T “Nomad” Bureau of Research/ Kadıköy, stairs

ps:
designed by cins

8 Ocak 2011 Cumartesi

Gazze Gençleri Ayaklanıyor- (GYBO) - Gaza Youth Breaks Out


Filistin ile dayanışma afişi/banner in solidarity with Palestine
action by OnstON/bay perşembe
Agustos/August 2006




Gazze Gençliğinin Değişim Manifestosu

İsrail'i siktir et. Hamas'ı siktir et. El Fetih'i siktir et. UNRWA(Birleşmiş Milletler Orta Doğu'daki Filistin'li Göçmenler için Yardım ve Çalışmalar Ajansı)'nı siktir et. ABD'yi siktir et! Bizler, Gazze Gençliği olarak, İsrail’den, Hamas’tan, işgalden, insan hakları ihlallerinden ve uluslararası toplumun kayıtsızlığından o kadar bıktık ki!


Çığlık atmak ve İsrail’in ses duvarını aşan F16’ları gibi; bu suskunluk, adaletsizlik ve umursamazlık duvarını yıkmak istiyoruz; yaşağıdımız bu boktan durumdan kaynaklanan uçsuz bucaksız hüsranı dışarı salmak için ruhlarımızın olanca güçüyle bağırmak istiyoruz; kâbus içinde kâbus yaşayan iki tırnak arasındaki pireler gibiyiz, umuda ve özgürlüğe yer yok. Bu politik mücadelenin içinde kapana kısılmaktan bıktık; uçakların evlerimizin üzerinde uçuştuğu kömür karası gecelerden bıktık; masum çiftçilerin topraklarını işledikleri için tampon bölgede vurulmalarından bıktık; silahlarıyla ortada gezen sakallı adamların güçlerini suistimal etmelerinden, inandıkları uğruna protesto düzenleyen genç insanları dövmelerinden veya hapse tıkmalarından bıktık; bizi ülkemizin geri kalanından ayıran ve pul kadar bir toprak parçasına hapseden utanç duvarından bıktık; terörist gibi, cebi patlayıcı dolu şer gözlü ev yapımı fanatikler gibi gösterilmekten bıktık; uluslararası toplumun gösterdiği umursamazlıktan, kaygılarını belirten ve önerge taslakları hazırlayıp mutabakata vardıklarını uygulamaya koymada korkaklık sergileyen sözde uzmanlardan bıktık; boktan bir hayat yaşamaktan, İsrail tarafından hapsedilip, Hamas tarafından dövülmekten ve dünyanın geri kalanı tarafından da tamamen gözardı edilmekten bıktık usandık.

İçimizde büyüyen bir devrim var; bu enerjiyi statükoya meydan okuyacak ve bize bir tür umut verecek birşeye dönüştüremezsek, bizi yokedecek devasa bir memnuniyetsizlik ve hüsran. Yüreklerimizi hüsran ve umutsuzlukla titreten son damla, 30 Ekim’de, önde gelen bir gençlik örgütü olan Sharek Gençlik Forum’una (www.sharek.ps) silahları, yalanları ve saldırganlıklarıyla gelerek herkesi dışarı atıp, kimilerini hapsettiklerinde ve Sharek’in çalışmasını yasakladığında gerçekleşti. Gerçekten de kâbus içinde bir kâbus yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz baskıyı anlatacak kelimeleri bulmak zor. İsrail’in çok etkin bir biçimde götümüzü bombalayarak binlerce evi ve daha çok sayıda yaşamı ve düşleri yokettiği "Dökme Kurşun Operasyonu"nda canımızı zar zor kurtardık. Amaçladıkları gibi Hamas’ı bertaraf edemediler, ama kaçacak hiçbir yerimiz olmadığı için bizi kesinlikle sonzuza dek korkutup herkese travma sonrası stress bozukluğu saçtılar.

Bizler kederli gençliğiz. İçimizde günbatımının tadını çıkarmayı zor kılacak kadar devasa bir ağırlık taşıyoruz. Kara bulutlar ufku boyarken ve kasvetli anılar onları kapadığımız her anda gözlerimizin önüne gelirken, nasıl çıkaralım tadını? Acıyı gizlemek için gülümsüyoruz. Savaşı unutmak için gülüyoruz. Burada ve şu anda intihar etmemek için umut etmeye devam ediyoruz. Savaş sırasında İsrail’in bizi dünya üzerinden silmek istediğini açıkça hissettik. Geçtiğimiz yıllarda Hamas düşüncelerimizi, davranışlarımızı ve hedeflerimizi kontrol edebilmek için elinden geleni yaptı. Bizler füzelerle yüzleşmeye alışmış, normal ve sağlıklı bir yaşam sürmek gibi imkânsız bir görev taşıyan ve toplumumuzda kötücül bir kanser hastalığı gibi yayılan, kargaşa yaratıp etkin bir biçimde yolunun üstündeki bütün yaşayan hücreleri, düşünceleri ve hayalleri öldüren ve terör rejimi insanları ile insanları felç eden muazzam bir organizyon tarafından anca katlanılan bir gençlik nesliyiz. İçinde yaşadığımız hapishane, sözde demoratik bir ülke tarafından ayakta tutulan hapishane de cabası.


Tarih kendini en acımasız biçimde tekrarlıyor ve görünüşe bakılırsa kimsenin umrunda değil. Korkuyoruz. Burada, Gazze’de hapsedilmekten, sorgulanmaktan, dayak yemekten, işkence görmekten, bombalanmaktan, öldürülmekten korkuyoruz. Yaşamaktan korkuyoruz, çünkü attığımız her adım iyice değerlendirilmiş ve gözden geçirilmiş olmalı, heryerde engeller var, istediğimiz gibi hareket edemiyoruz, istediğimizi söyleyemiyoruz, istediğimizi yapamıyoruz, hatta bazen istediğimiz gibi düşünemiyoruz, çünkü işgal beyinlerimizi ve kalplerimizi o kadar feci bir şekilde işgal etti ki canımız acıyor, sonsuz hüsran ve öfke gözyaşları akıtmak istememize neden oluyor!

Nefret etmek istemiyoruz, bütün bu duyguları hissetmek istemiyoruz, artık kurbanlar olmak istemiyoruz. YETER! Yeter bu kadar acı, yeter bu kadar gözyaşı, yeter bu kadar ıstırap, yeter bu kadar kontrol, engeller, adil olmayan gerekçelendirmeler, terör, işkence, mazeretler, bombalamalar, uykusuz geceler, ölü siviller, kara hatıralar, kasvetli bir gelecek, kalp ağrıtan mevcut durum, bozulmuş politika, fanatik politikacılar, dini martavallar, yeter bu kadar hapsedilmişlik! DUR DİYORUZ! İstediğimiz gelecek bu değil!

Üç şey istiyoruz. Özgür olmak istiyoruz. Normal bir yaşam sürebilmek istiyoruz. Barış istiyoruz. Bunları istemek çok mu? Biz Gazze’li genç insanlar ve başka yerlerdeki yandaşlardan oluşan ve Gazze gerçeği bu dünyadaki herkes tarafından, sessiz onay veya yüksek sesli umursamazlık kabul edilemeyecek ölçüde bilinene kadar durmayacak bir barış hareketiyiz.

İşte Gazze Gençliğinin Değişim Manifestosu!

Etrafımızı kuşatan işgali yokederek başlayacağız, bu zihinsel hapsedilmeden kurtulacağız ve onurumuz ile özssaygımızı geri kazanacağız. Direnişle karşılaşacağımıza rağmen başımız dik yürüyeceğiz. İçinde yaşadığımız bu sefil şartları değiştirmek için gece gündüz çalışacağız. Duvarlara rastladığımız yerde, hayaller yaratacağız.

Sadece senin –evet, şu anda bu bildiriyi okumakta olan senin! – bizi desteklemeni umut ediyoruz. Nasıl yapacağını öğrenmek için lütfen [facebook]duvarımıza yaz ya da bizimle doğrudan temasa geç:

freegazayouth@hotmail.
Facebook: http://www.facebook.com/pages/Gaza-Youth-Breaks-Out-GYBO/118914244840679?ref=ts
Twitter: http://twitter.com/GazaYBO
Özgür olmak istiyoruz, yaşamak istiyoruz, barış istiyoruz.

Özgür Gazze Gençliği

Eğer yardım etmek istersen, şimdilik aşağıdaki birkaç yöntem olabilir:
1) Manifestoyu paylaşıp destekleyerek.
2) Arkadaşlarınıza e-mail gönderip, Farklı sosyal ortamlarda bize katılmalarını isteyerek (Facebook, Twitter gibi).
3) Manifestoyu kendi dilinize çevirerek ve onu bize göndererek.
4) Kendi ülkenizdeki gazetecilere manifestoyu göndererek.
5) Filistin sorunuyla ilgili ve/veya bizim varlığımızdan haberi olan gençlik haklarıyla alakalı kendi ülkenizle organizasyonlar yaparak.
6) Facebook'ta, Gazze'deki gençlerin ihlal edilen haklarıyla ilgili bağlantılar göndererek
7) Bu konuda ülkenizde bir etkinlik organize etmek ve/veya Gazze dışındaki bir grup genç, politikacı ya da başkalarıyla konuşabileceğimiz bir Skype konferansı organize ederek.
8) Daha fazla insana ulaşabilmemiz için fikirler önermek.

Gazze Gençleri Ayaklanıyor (GYBO)
Kaynak: http://gazaybo.wordpress.com/
Türkçe kaynak/çeviri: İnternationalAForum
.............................................

GYBO – Manifesto

Fuck Israel. Fuck Hamas. Fuck Fatah. Fuck UN. Fuck UNWRA. Fuck USA! We, the youth in Gaza, are so fed up with Israel, Hamas, Fatah, the occupation, the violations of human rights and the indifference of the international community! We want to scream and break this wall of silence, injustice and indifference like the Israeli F16’s breaking the wall of sound; scream with all the power in our souls in order to release this immense frustration that consumes us because of this fucking situation we live in; we are like lice between two nails living a nightmare inside a nightmare, no room for hope, no space for freedom. We are sick of being caught in this political struggle; sick of coal dark nights with airplanes circling above our homes; sick of innocent farmers getting shot in the buffer zone because they are taking care of their lands; sick of bearded guys walking around with their guns abusing their power, beating up or incarcerating young people demonstrating for what they believe in; sick of the wall of shame that separates us from the rest of our country and keeps us imprisoned in a stamp-sized piece of land; sick of being portrayed as terrorists, homemade fanatics with explosives in our pockets and evil in our eyes; sick of the indifference we meet from the international community, the so-called experts in expressing concerns and drafting resolutions but cowards in enforcing anything they agree on; we are sick and tired of living a shitty life, being kept in jail by Israel, beaten up by Hamas and completely ignored by the rest of the world.


There is a revolution growing inside of us, an immense dissatisfaction and frustration that will destroy us unless we find a way of canalizing this energy into something that can challenge the status quo and give us some kind of hope. The final drop that made our hearts tremble with frustration and hopelessness happened 30th November, when Hamas’ officers came to Sharek Youth Forum, a leading youth organization (www.sharek.ps) with their guns, lies and aggressiveness, throwing everybody outside, incarcerating some and prohibiting Sharek from working. A few days later, demonstrators in front of Sharek were beaten and some incarcerated. We are really living a nightmare inside a nightmare. It is difficult to find words for the pressure we are under. We barely survived the Operation Cast Lead, where Israel very effectively bombed the shit out of us, destroying thousands of homes and even more lives and dreams. They did not get rid of Hamas, as they intended, but they sure scared us forever and distributed post traumatic stress syndrome to everybody, as there was nowhere to run.
We are youth with heavy hearts. We carry in ourselves a heaviness so immense that it makes it difficult to us to enjoy the sunset. How to enjoy it when dark clouds paint the horizon and bleak memories run past our eyes every time we close them? We smile in order to hide the pain. We laugh in order to forget the war. We hope in order not to commit suicide here and now. During the war we got the unmistakable feeling that Israel wanted to erase us from the face of the earth. During the last years Hamas has been doing all they can to control our thoughts, behaviour and aspirations. We are a generation of young people used to face missiles, carrying what seems to be a impossible mission of living a normal and healthy life, and only barely tolerated by a massive organization that has spread in our society as a malicious cancer disease, causing mayhem and effectively killing all living cells, thoughts and dreams on its way as well as paralyzing people with its terror regime. Not to mention the prison we live in, a prison sustained by a so-called democratic country.

History is repeating itself in its most cruel way and nobody seems to care. We are scared. Here in Gaza we are scared of being incarcerated, interrogated, hit, tortured, bombed, killed. We are afraid of living, because every single step we take has to be considered and well-thought, there are limitations everywhere, we cannot move as we want, say what we want, do what we want, sometimes we even cant think what we want because the occupation has occupied our brains and hearts so terrible that it hurts and it makes us want to shed endless tears of frustration and rage!

We do not want to hate, we do not want to feel all of this feelings, we do not want to be victims anymore. ENOUGH! Enough pain, enough tears, enough suffering, enough control, limitations, unjust justifications, terror, torture, excuses, bombings, sleepless nights, dead civilians, black memories, bleak future, heart aching present, disturbed politics, fanatic politicians, religious bullshit, enough incarceration! WE SAY STOP! This is not the future we want!

We want three things. We want to be free. We want to be able to live a normal life. We want peace. Is that too much to ask? We are a peace movement consistent of young people in Gaza and supporters elsewhere that will not rest until the truth about Gaza is known by everybody in this whole world and in such a degree that no more silent consent or loud indifference will be accepted.

This is the Gazan youth’s manifesto for change!
We will start by destroying the occupation that surrounds ourselves, we will break free from this mental incarceration and regain our dignity and self respect. We will carry our heads high even though we will face resistance. We will work day and night in order to change these miserable conditions we are living under. We will build dreams where we meet walls.


We only hope that you – yes, you reading this statement right now! – can support us. In order to find out how, please write on our wall or contact us directly: freegazayouth[at]hotmail.com

We want to be free, we want to live, we want peace.


FREE GAZA YOUTH!


If you want to help, here are some ways for now:


1.Promoting our manifesto by sharing it

2.Sending an email to your friends asking them to join us in our different social accounts (Facebook, Twitter)

3.Translating the manifesto to your language and sending it to us

4.Sending the manifesto to journalists in your country

5.Making organizations in your countries that are concerned with the Palestinian issue and/or youth rights know about our existence

6.Posting links about violation of youth’s rights in Gaza on our wall

7.Planning an event in your country about this issue and/or organizing for a skype conference, where we are able to talk with a group of youth, politicians or others outside Gaza

8.Suggesting us ideas for reaching out to a greater number of people

GYBO Team

6 Ocak 2011 Perşembe

Sürrealist satranç tahtası/Surrealist chessboard



photo mosaic by Man Ray(1934)

sol köşeden başlayarak/from top left-hand corner they are: BretonBreton, Ernst, Dalí, Arp, Tanguy, Char, Crevel, Eluard, De Chirico, Giacometti, Tzara, Picasso, Magritte, Brauner, Peret, Rosey, Miro, Mesens, Hugnet, Man Ray

Hermes’in Zümrüt Tableti/The Emerald Table of Hermes

Hiçbir hataya düşmeden doğru, tüm hakikatin toplamı. Yukarıda olan aşağıda olandır. İkisi belli bir şeyin gerçekleşmesidir.

Her şey tek bir taştan çıkar ve ayrıca hepsi Bir olanın yarattığı dört elementi içeren, tek bir ortak maddeden yaratılmıştır. Ve başka mucizeler arasında bu ilk taş ilk maddeden doğmuştur. Güneş onun babasıdır, ay onun anasıdır, rüzgâr onu rahminde taşır ve toprak tarafından emzirilmiştir.

O ki bizzat bütün toprağın ve ondaki tesirin babasıdır. Toprağa dönüştürülürse o zaman toprak en latif olan ateş ile en sert olanı nazikçe ve büyük bir sabırla ayırır.

O zaman taş topraktan göğe yükselir, sonra tekrar gökten yere iner ve toprak ile göğün en iyi tesirlerini alır. Bunu başarabilirsen dünyanın ihtişamı senin olur, bütün hastalıkları sona erdirir ve bütün metalleri dönüştürebilirsin.

O ki latif olan merkürü yener, bütün sert ve katı cisimlere nüfus eder, bu yüzden o dünyayla kıyaslanabilir.

Felsefenin üç alemine sahip olduğum için bana Hermes denir.

Türkçesi: Murat Sağlam


True, without error, certain and most true: that which is above is as that which is below, and that which is below is as that which is above, to perform the miracles of the One Thing.


And as all things were from One, by the meditation of One, so from this One Thing come all things by adaptation. Its father is the Sun, its mother is the Moon, the wind carried it in its belly, the nurse thereof is the Earth.

It is the father of all perfection and the consummation of the whole world. Its power is integral if it be turned to Earth.

Thou shalt separate the Earth from the Fire, the subtle from the coarse, gently and with much ingenuity. It ascends from Earth to heaven and descends again to Earth, and receives the power of the superiors and the inferiors.

Thus thou hast the glory of the whole world; therefore let all obscurity flee before thee. This is the strong fortitude of all fortitude, overcoming every subtle and penetrating every solid thing. Thus the world was created. Hence are all wonderful adaptations, of which this is the manner.

Therefore am I called Hermes the Thrice Great, having the three parts of the philosophy of the whole world. That is finished which I have to say concerning the operation of the Sun.

2 Ocak 2011 Pazar

Kollektif Oyunlar/Collective Games: Athens/İzmir-İstanbul




Kasım ayında bir arkadaşımızın Atina ziyaretinde, Atina Sürrealist Grup’tan sevgili yoldaşımız Theoni, birkaç otomatik çizim başlangıcı ile devam etmemiz için bir Sürrealist bir oyun hazırlamıştı.


Bu oyunun ilki Kasım ayında İzmir’deki S.E.T. toplantısında otomatik çizim, kolaj ve yazılarla yapıldı.

Diğer iki oyun ise Kasım ayı İstanbul toplantımız da 7 S.E.T üyesi ve arkadaşlarımız Ceren, Yankı ve Gaye Su’nun kolektif katılımı ile gerçekleştirildi.

Şiir ve oyun merkezli, tutku dolu yeni bir dünya düşüyle.
S.E.T
.......................................................
In November, during a visit to Athens by one frieds, our comrade from Athens Surrealist Group, Theoni had prepared 3 surrealist games with seperate automatic drawings to be continued by us.

The first game went on in İzmir, during a SET meeting with automatic drawings and collages.
The two other games were completed in İstanbul during two meetings of SET in cooperation with 7 members of SET with our dear friends Ceren, Yanki and Gaye Su. With the dream of poetry and game centered new world and a new world full of desire.  
S.E.T